Sinif Mucadelesi

Sarı Yelekliler hareketi hakkında bazı sorular ve cevaplar

Perşembe 7 Şubat 2019

1-Neden Sarı Yelek? Bunun bir öyküsü var mıdır?

Evet Sarı Yeleklilerin bir öyküsü vardır. Sarı Yelekliler kitlesi Fransa’nın orta boy ve küçük kentler ve kentlere yakın taşralarda yaşayan insanlardan oluşuyor. Bu kişilerin toplu ulaşım olanaklarından (tren, otobüs veya metro) yararlanma olanağı olmadığı için mecburen kendi özel arabalarını kullanıyorlar. Fransa’da hayat seviyesi daha yüksek olduğu için bir ailede 2-3 araba alma imkanı vardır ve bu Sarı Yelekliler ailelerinde bu yaşam için bir zorunluluktur.

Özcesi Sarı Yelekliler kitlesini oluşturan kişiler iş için, eğitim için, sosyal yaşam için bir özel araba kullanmak zorundalar. Fransa’da devlet bir yasa ile her özel arabada güvenlik nedeniyle (yolda bir sorun olduğunda) arabadan çıkınca, araba sürücüsünün iyi görünebilir olması için bir sarı yelek bulundurmayı mecbur kıldı. Böylece bu eylemleri yapanların ortak noktası “sarı yelekler” oldu. Yani bu yeleklerin rengi “mavi” olsaydı, bu hareket “Mavi Yelekliler” hareketi olacaktı!

2-Sarı Yelekliler hangi sosyal kesimlerden oluşmaktadır?}
Belli bir toplumsal kesiti tarif atmek mümkün müdür yoksa bunları bir araya getiren dile getirilen talepler midir?

Sarı Yeleklileri bir araya getiren sosyal talepleridir. Ama ayni zamanda coğrafi konumlarıdır. Çünkü onlar her şeyi araba kullanarak yapmak zorunda olan kişilerdir.

3-Sarı Yelekliler ne istiyor? Düzenin değişmesi gibi bir talepleri var mı?

Sarı Yelekliler “orta sınıf” diye adlandırılan bir katmanın bir kesimidir. Sarı yeleklileri oluşturanların çoğunluğu vasıflı işçiler, küçük patronlar, esnaf vb kişilerdir. Bu kişiler 1980-1990 yıllarına kadar iyi bir hayat seviyesine sahip insanlardı. Ama özellikle 1990’lı yıllardan itibaren, önce yavaş bir şekilde sonra da hızlı bir şekilde, ekonomik krizin büyümesine orantılı olarak yoksullaştılar. Öyle ki şimdi büyük bir çoğunluğu ay sonunu getiremiyor ve artık “orta sınıf” değil yoksullar olarak görülüyorlar.

4-Bugüne kadar neredeydiler, neden şimdi?

Sarı Yelekliler kitlesi krizin ilk başlarındaki dönemlerde sağ partilere oy veriyorlardı, sonra son yıllara kadar “sol partilere” oy verip hayat seviyelerini “korumaya” çalıştılar ve son seçimlerde, ne sağ ne sol diyen Macron’a oy verip hayat seviyelerinin biraz iyileştirileceğine inanmışlardı… Ama böyle bir iyileşme olmadığı gibi Macron hükümeti Ocak 2019’da akaryakıt fiyatlarına yüzde 15-16 civarında bir zam yapmayı kararlaştırmıştı. (Resmi enflasyon yüzde1-2 civarındadır). Sarı Yeleklilerin bütçesinde akaryakıt harcamaları önemli bir pay oluşturduğu için bu söz konusu zam sonucu artık onlar hiç “geçinemeyecek” bir konuma düşeceklerdi.

5-Toplum bunları nasıl karşıladı? Talepleri toplumun diğer kesimleri tarafından ne türden bir tepki buldu?

İlk eylemler 17 Kasımda başlamıştı ve ondan sonraki günlerde yapılan kamu oyu yoklamaları halkın yüzde 84’nün bu eylemleri desteklediğini gösteriyordu. Gerek hükümete bağlı medya gerek diğer büyük medya grupları ilk günlerde kitleleri bu eylemlere karşı gelmek için çalıştılar, ama bu bir işe yaramadı. Çünkü kitlelerin çoğunluğu Macron hükümeti artık “yoksullardan alıp zenginlere para aktaran” bir hükümet olarak görüyor. (Macron seçilir seçilmez zenginlerin ödediği ve bütçeye 4-5 milyar avro getiren bir vergiyi kaldırdı ve bu açığı kapatmak için de emeklilerin ve emekçilerin maaşlarına dokundu).

6-Bu hareket Fransız toplumunda nelerin değişmesini sağlayabilir?

Sarı Yeleklilerin Fransız toplumunun genelinde önemli veya üretim alanında belirleyici bir gücü yoktur. Bu nedenle onlar “üretimden gelen güçlerini” veya toplumdaki “siyasi ağırlıklarını” kullanarak bir şey değiştiremezler. Ama onların bu hareketi bir kıvılcım oldu. Fransız toplumunda bir değişimin olup olmaması bundan sonraki gelişmelere bağlıdır.

7-Hükümetin bu hareket karşısındaki tutumu ne oldu?

Bu hareket ilk başladığında Sarı Yelekliler Ocak başında yapılması kararlaştırılan önemli akaryakıt zamlarının iptal edilmesini istiyordu. Hükümet bunu hiç önemsemedi ve hiç de ciddiye almadı. Özcesi hükümetin tavrı “bunlar da kim oluyor; kendilerini ne sanıyorlar; hadi gidin buradan gibi” oldu. Yani hükümetin ilk tavrı: bu kriz ortamında bu olay bizim başımızı gerçekten ağrıtabilir, bununla ciddi bir şekilde ilgilenelim şeklinde olmadı. Aradan 2-3 hafta geçtikten sonra durumu idrak etmeye başladı. Tepkilerin toplumun tüm diğer kısımlarına, özellikle de emekçi kitlelere yayılması tehlikesinin ciddi olduğunu gördüğü için geri adım atıp bu zamları bir yıl ertelediğini duyurdu. Ama artık çok geçti! Sarı Yelekliler artık hükümete güvenmiyorlardı ve eylemlerini sürdürmekte kararlıydılar. Hükümet polis baskısını, tutuklamaları, kışkırtmaları kullanarak kamuoyu desteğini bitirmeye çalıştı. Ama bu da gerçekten etkili olamadı. Çünkü bir sürü şiddet olaylarına rağmen halk desteği yine de yüzde 60’ların üzerinde seyrediyor. Bir de hükümet, sene sonundaki Noel ve Yıl Başı tatilinden sonra bu işin biteceğini sandı. Ama hükümet bu konuda da yanıldı. Örneğin geçen Cuma ertesi (12.01.2019) katılımı 50 binden 84 bine çıktı ve aradan iki ay geçmiş olmasına rağmen hareket ve halk desteği devam ediyor.

8-Medya nasıl değerlendirdi? Şeytanlaştırdı mı sempatik mi kıldı?

İlk günlerde medya karşı çıktı ve genellikle “bu bir aşırı sağ hareketidir” izlenimini vermeye çalıştı. Ama bu yaklaşım tutmadığı gibi tepkiler oldu ve medya önemli ölçüde geri adım atmak zorunda kaldı. Özellikle, Türkiye’de “boyalı basın” denilen basında bu çok açık bir şekilde görüldü.

9-Bu hareket, toplumun diğer kesimlerini, örneğin işçileri, memurları, kendi talepleri için harekete geçirebilir mi? Onlara örnek olabilir mi?

Bu hareket kitleler tarafından olumlu ve sempati ile karşılanmış olsa şimdiye kadar, sadece polisleri harekete geçirdi. Bu şaka değil gerçektir: polisler yoğun bir şekilde seferber edildi ve çok ama çok fazla mesai yaptılar. Aradan 3-4 hafta geçtikten sonra bizim fazla mesailerimiz ödenmiyor ve bizim satın alma gücümüz de azaldı. Fazla mesai saatlerimiz ödenmeli ve ücretlerimize zam yapılmalı, yoksa yarından itibaren bizler yine karakollarımıza gideceğiz ama oturup kalacağız ve kılımızı kıpırdatmayacağız dediler.

Hükümet hemen paniğe kapıldı ve ertesi gün alelacele polis sendikaları ile görüşüp polislere zam verdi.

Şimdi ise 5 milyon 400 bin devlet memuru ve kamu çalışanı da yavaş yavaş “bizim de satın alma gücü” sorunumuz var demeye başladı. Örneğin 800 bin öğretmen arasında da tepkiler gelmeye başladı ve hatta 60 bin öğretmen “Kırmızı Kalemler” adı altında sosyal medya üzerinden örgütlenmeye başladı. İşçi sınıfına gelince: şu ana kadar genel durum olayları takip etme ve sempati ile bakma şeklinde sınırlıdır. Örneğin işçi sınıfı içerisinde var olan Lutte Ouvriere militanları fabrikalarda, demiryolu emekçileri arasında ve hastane personeli arasında bu konuda toplantılar düzenledi ve “bizlerin de talepleri var, bizler de eylem yapalım” şeklinde müdahalelerde bulundu. Emekçiler genellikle sakin sakin dinliyorlar. Ama şu anda “biz de mücadeleye katılalım” havası yoktur.

10-Böyle bir durumda, toplumsal kalkışma durumunda, hükümetin tutumu ne olabilir? Şiddete mi yönelir yoksa bir takım reformlara mı başvurabilir?

Hükümetin şu andaki tutumu, Sarı Yeleklilere sınırlı da olsa baskılar uygulayıp bu hareketi bir şekilde bitirmektir. Ama diğer yandan ülkedeki toplumsal havanın da değişmeye başladığını gördüğü için şiddet yolu ile herkesi susturma siyasetinden çok “tamam anladık sorunlar var, gelin bütün sorunları konuşalım” siyasetini ön plana çıkarmaya çalışıyor. Örneğin Macron bugün (14 Ocak 2019) herkesin evine bir “mektup” gönderdi ve hükümetin değerlendirmesini yapıp 3 aylık bir “tartışma süresini” başlattı. Büyük patronların ise Macron’a olan güveni bayağı sarsıldı. İlk fırsatta Macron’u gönderebilirler de! Diğer yandan “şiddet seçeneğini” kullanmak isteyebilirler mi? Tabii ki kesin olarak “böyle bir şey yapmazlar” diyemeyiz. Ama yine de bu ortamda böyle bir olasılık çok zayıftır. Örneğin Fransa’da Haziran 1936 fabrika işgallerinde ve Mayıs 1968 genel grevinde patronlar “görüşmeler yoluyla ve belirli taviz ve zamlar vererek” hareketleri durdurdu. Hatta bugün de büyük patronlar “biz asgari ücrete zam yapılmasına karşı değiliz. Sadece bunu biz değil hükümet yapmalı” gibi şeyler söylüyorlar.

11- Sol ve sendikalar bu harekete nasıl baktılar?

Sol ve sendikalar bu hareket onların denetimi altında olmadığı için ve onlardan bağımsız başladığı için ilk günlerde bu hareketi desteklemedikleri gibi onu karalamaya çalıştılar. Bu hareketin aşırı sağa yakın bir hareket olduğunu ima ettiler. Ancak gelişmeler bunun böyle olmadığını ortaya koyunca siyasetlerini değiştirdiler, çünkü kendi tabanlarından tepkiler gelmeye başladı. Sadece bu defa hareketi destekler gibi yapıyorlar.

12-Bu hareketin belli bir ideolojisi var mıydı? Ya da bunları hangi ideoloji içinde tanımlayabiliriz?

Bu hareketin belli bir ideolojisi yoktu ve yine de tam olarak yoktur diyebiliriz. Ama tabii ki bu hareketin çoğunluğunu oluşturan kitle sol veya devrimci harekete yakın bir kitle değil. İçlerinde sola yakın kesimler olsa da çoğunluk merkez ve sağ siyasetlerine yakın kişilerden oluşuyor. Aşırı sağ ve bazı sol partiler kendi denetimleri altına almaya çalışıyor. Ama şu ana kadar bu hareket kendi öz örgütlülüğünü korumaya çalışıyor. Yani bir “büyük şef veya ulu önder” olgusu yaratılamadı. Zaten hükümeti de en çok rahatsız eden de budur. Çünkü hükümet bir “muhatap” bulup bu işi bitirmek istiyor.

Örneğin hükümet bu hareketi temsil ettiğini düşündüğü 8 kişiye resmi görüşme önerisinde bulundu. 6 kişi tabanın tepkileri nedeniyle geri adım attı. Bir kişinin ciddi olmadığı ortaya çıktı ve geriye bir kişi kaldı. Bu kişi de tamam ben görüşürüm ada bir şartla: görüşme basına açık olacak, gazeteciler, basın gelecek ve görüşme canlı olarak aktarılacak. Hükümetin cevabı ise, öyle bir şey olamaz, oldu! SM. 14.01. 2019