Sinif Mucadelesi

Erken Seçim Sürprizi

Pazartesi 30 Nisan 2018

17 Nisan Salı günü Devlet Bahçeli, her zamanki nefret dolu üslubuyla, 26 Ağustos için bir erken seçim çağrısı yaptı. Geçtiğimiz aylarda CHP sık sık erken seçim istemiş, AKP hükümeti ise bunun parti geleneklerine uymadığını, erken seçimin bir CHP oyunu olduğunu söyleyip reddetmişti. Hemen ertesi günü Erdoğan Bahçeli ile görüştü ve erken seçimin 24 Haziran tarihinde yapılacağını duyurdu.

Erdoğan erken seçimi duyururken, sanki Bahçeli böyle bir talepte bulunmuş da, yapılan görüşmeler sonucunda ülke adına en hayırlısının bu olduğuna Erdoğan’ı ikna etmiş gibi davrandı. Bunun için türlü gerekçeler sıraladı: Suriye’deki sınır ötesi operasyonlar, Suriye ve Irak merkezinde Türkiye’yi de etkileyen olaylar ve ekonomik gelişmelerin, hızlı ve etkili karar vermeyi gerektirdiğini iddia etti. Erdoğan’ın söylediğine göre erken seçim uygun bulundu çünkü 16 Nisan 2017 referandumu ile kabul edilen Anayasa değişikliklerinde öngörülen yeni hükümet sistemi hem bu gerekliliğe çare olacak hem de “belirsizlikleri yok edecek”, yani yeni hükümet sistemi bir an önce uygulamaya koyularak gündemden çıkmış olacak.

Oysa görünene göre Erdoğan hiç de ikna edilmiş değil.

Erdoğan, özellikle son dönemde, iktidarını korumak için başvurmadık yol bırakmadı; zira Erdoğan’ın iktidarı hem koskoca bir siyasetçiler ve bürokratlar ağını temsil ediyor hem de karşılıklı destek içinde olduğu burjuvazinin refahı için elinden geleni yapıyor. Ancak sürekli yükselen döviz kurları, bir türlü düşmeyen banka faizleri, bütün ‘ileri’ kapitalist ülkelerde baş gösteren yeni korumacılık eğilimleri ve ticaret savaşları derken, Erdoğan hükümeti adına gelecek hiç de parlak görünmemeye başladı. Üstelik, Şubat’tan beri bitmeyen Zeytin Dalı Harekatı’na onca kaynak ayrılmışken, ABD-Fransa-İngiltere üçlüsü bölgede boy gösterdi ve bir anlamda Türkiye’ye de “bölgenin esas hakimi hala biziz” mesajını verdi.

Böylece Türkiye’nin Suriye kaynaklarından faydalanma hayalleri de eski parlaklığını yitirdi. Yani Türkiye’de ve dünya genelindeki olaylar nedeniyle, Erdoğan için çember gitgide daralıyor.

Ancak bugüne kadar Erdoğan’ın ya da herhangi bir AKP temsilcisinin “Halimiz kötü, durumu kurtarmamız lazım” dediği hiç görüldü mü? Anayasa referandumunu kıl payı kazanmış ve kitle desteğinin azaldığını anlayarak telaşa kapılmıştı; bu telaşı “metal yorgunluğu” diye adlandırmış, tüm suçu yerel idarelere yıkmış, referandum için az çalıştığını iddia ettiği Melih Gökçek gibilerini görevden zorla uzaklaştırmıştı. Yine bu telaşın da etkisi ile, MHP seçmeninin oylarını da üzerine alabilmek için “ittifak sistemi” diye bir şey uydurdu, sözde koalisyon düşmanı AKP için koalisyonun yolunu bu uydurma yasa ile açtı.

Bunlardan daha önce, 7 Haziran 2015’teki genel seçimlerde AKP, kuracağı bir hükümet için ihtiyacı olan güven oyu kadar milletvekilini meclise sokamamış ve koalisyon yapmaya mecbur kalmıştı. Koalisyon yapılamamış, hükümet kurulamamış ve bu durumun faturası diğer partilerin isteksizliklerine kesilmişti. Erdoğan 1 Kasım için erken seçim kararı aldı; “AKP seçimi kazanmazsa Beyaz Toroslar tekrar ortaya çıkar” gibi cümleler Ahmet Davutoğlu gibi AKP’liler tarafından sık sık tekrarlanarak seçmen resmen tehdit edildi.

Bu örneklerin her birinde AKP ve Erdoğan, eski dayanaklarının çatırdadığını pekâlâ bildikleri halde, bunu hiçbir koşulda dile getirmediler. Bugün de, belli ki (başta öngörülen tarih olan) Kasım 2019’da yapılacak bir seçimin Erdoğan ve AKP açısından sonuçları hakkında kötümserler. Ancak erken seçimi ortaya atıp savunmak yerine, Bahçeli tarafından ikna edilmiş gibi görünmeyi tercih ettiler.


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Güncel Yazılar   ?