Sinif Mucadelesi

Yunan halkının boğazını sıkanlar

Salı 14 Temmuz 2015

AB yöneticileri Yunan hükümeti ile 13 Temmuz günü görüşmeler sonucunda bir anlaşmaya vardıklarını açıkladılar. Aslında bütün ülke ekonomisini iflasa sürükleme tehdidini savurarak Yunanistan’ı esir aldılar. Hem KDV hem de emekli olabilmek için çalışma süresi artırılacak. Emekçi haklarına karşı yeni saldırılar olacak. Yunan hükümeti alınacak her sosyal kararı önceden AB yöneticilerine sunmak zorundadır. Özelleştirmeler dayatılıyor ve de elde edilen paralar direk Brüksel tarafından denetlenip borçların ödenmesi için kullanılacak.

Sonuç olarak Yunanistan’daki bütün kitleler, borçları ödemek için, referandumda karşı çıktıkları kemer sıkma siyasetlerinden daha feci bir siyasete maruz kalacaklar. İşsizler, emekliler ve bütün emekçiler almadıkları borçları ödemek zorunda kalacak ve sefalete sürüklenecekler.

Kitleler referandum uygulamasında çok cesaretli davrandılar, ama yine de büyük sermaye ile olan güçler dengesini değiştiremediler. Yunanistan alacaklıları siyasi bir yenilgiye uğradı, ama paralar onların elinde olduğu için iktidar da yine onların elinde. İşte paranın ve büyük burjuvazinin hakim olduğu bir toplumda seçimlerin etkisi çok sınırlıdır.

Batılı bankalar ve siyasi temsilciler borçları alet olarak kullanarak Yunanistan’ı bir yarı sömürge ülkesine dönüştürdüler. Çipras bunu engelleyebileceğini ümit ediyordu. Ama Avrupa’da hakimiyetini sürdüren emperyalist güçler için böyle bir şey asla kabul edilebilir değil. Bunu değiştirmek ne sözlerle ne de programlarla mümkündür. Bu ancak güçler dengesini değiştirerek gerçekleşebilir.

Burjuvaziye karşı koyabilecek güçler dengesini ancak ve ancak sömürülen sınıflar oluşturabilir. Sömürülen sınıfları harekete geçirmek ise sadece onlara bir bilinç vererek, onların bu borç zincirlerini kırabilmeleri için hem Yunan hem de uluslar arası burjuvaziye karşı ciddi bir savaş vermeleri gerektiğini görmeleri gerekiyor. Ama böyle bir şey Syriza’nın ne siyasetinde ne de özünde vardır.

Yunanistan’da yaşananlar burada yaşayan sömürülenleri de ilgilendiriyor. Bugün mali çevrelerin boğmakta oldukları Yunan halkıdır. Yarın sıra kime gelecek ?

Artık yıllardan beri kapitalistler sınıfı gittikçe fabrikalara, makinelere ve de istihdam sahası açan alanlara çok daha az yatırım yapıyor. Tabi ki onlar hiçbir zaman toplumsal çıkarları göz önünde bulundurarak yatırım yapmadı. Onlar sadece emekçileri sömürerek daha çok kar etme peşindeler.

Kriz ortamında hiçbir güvence olmadan üretime yatırım yapmak büyük kapitalist gruplar için çok risklidir ve onlar da bundan dolayı bunu yapmıyor. Onlar yolunu buldu: kişilere, yerel yönetimlere, kurumlara, devletlere faiz karşılığı borç veriyorlar. Özcesi üretim yerine tefecilik yapıyorlar.

Onlarca yıldan beri mali çevreler toplumun bütün alanlarına giriyor, onu çember altına alıp boğuyor. Ücretler yeterli olmadığı için insanlar borçlanıyor. Hastaneler, bankalara borç ödemekten dolayı orada çalışanların çalışma şartlarını kötüye sürüklüyor ve de verilen hizmetler devamlı kötüleşiyor. Belediyeler ve yerel yönetimler borçlar nedeniyle boğulma aşamasına geldi.
İşte bu nedenlerden dolayı siyasi liderler ve satılmış medya papağanlar gibi durmadan, borçların faizlerini ödemek mutlak bir gerekliliktir diye tekrarlıyorlar. İşte bu nedenlerden dolayı bir ülke, bu ülke küçücük de olsa, borçları ödemeyi kabul etmezse bu onlar için asla kabul edilemez.
Büyük sermaye asalaklığını dayatmak için Yunanistan’daki sömürülen sınıfları “örnek teşkil edilsin diye kurşuna diziyor”. Bu herkese karşı yapılan bir ihtardır.

Evet, sömürülen sınıfların dayanışması Yunanistan’daki kitlelerle olmalı.
Toplum, büyük burjuvazinin diktatörlüğü ve bir avuç azınlığın doymak bilmeyen kar hırsından dolayı ölüme gidiyor.

Bugün Yunanistan’da, belki de yarın burada, kısmi çatışmalar yaşanıyor. Ama esas gelecek, sömürülen sınıfların kötülüklerin esas kaynağına karşı verecekleri mücadelelerdeki güçlerine: yani büyük burjuvazinin mülksüzleştirilmesine ve ekonominin kitlelerin denetimi altına geçmesine bağlıdır. İşte bu nedenle de gerekli olanaklar oluşturulmalı.
Lutte Ouvriere’den aktarıldı.

Not: Türkiye’de medya, Yunanistan’da yaşanları fırsat bilerek kitlelere “şimdi kemer sıkma siyasetlerini kabul edin, yoksa biz de Yunanistan gibi oluruz” gibi hikayeler anlatıyor ve gerçekleri çarpıtıyor. Her şeyden önce Yunanistan’daki kitlerle birlikte olduğumuzu belirtelim ve de ayni durumu yaşamamak için şimdiden üretimden gelen gücümüzü kullanalım! (SM).

13 TEMMUZ 2015


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi-Yazılar   ?