Erdoğan ve AKP hükümetinin Libya siyaseti
Erdoğan ve hükümeti, özellikle yerel seçimde İstanbul, Ankara, Antalya gibi büyük kent belediyelerini kaybettikten ve ekonomik krizin giderek hızla kar topu gibi büyümesinden sonra, çok ciddi yıprandı. İktidarda kalabilmesi bile sorun olmaya başladı. İşte bu ortamda Libya’daki durum “fırsat” gibi göründü. Kimileri, “kumar” veya “macera” diyor.
Hatırlatmakta yarar var, Libya’nın bugünkü bataklığa saplanmasında başta Fransa olmak üzere emperyalist güçler en büyük sorumluluğu taşıyor. Emperyalist güçler, önce BM üzerinden Trablus bölgesinde etkin olan Saraç ve çevresini resmi iktidar olarak tanıdı. Saraç ve çevresi, işlerine gelmeyince ve İhvancı siyaseti devam ettirince, Batılı büyük emperyalist güçler şapkalarından, eski bir general olan Hafter’i çıkardı. Ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirip Saraç iktidarını tehdit etme aşamasına gelmesine yardımcı oldular. Hatta bu defa durumu fırsat bilen Putin de bir paralı askeri güç (Wagner) ile işin içine girdi.
Duruma büyük ölçüde emperyalist güçlerin hakim olduğu bir ortamda, Erdoğan’ın Türkiye’den asker gönderip Libya’daki güç dengesini değiştirme şansı olmadığı ortada. Erdoğan, ülke içindeki berbat durumundan bir derece bu “macera” ile kurtulma şansını denemek istedi! Ancak gerekçe bulmak gerekiyordu. O gerekçe Libya’da resmi iktidar Saraç hükümeti ile kazan-kazan temelinde bir anlaşma oldu. Türk ordusu Libya’da zora giren Saraç iktidarını destekleyecek, Erdoğan ise Doğu Akdeniz’deki haklarını, özellikle petrol ve doğal gaz payını korumuş olacak!
Her şeyden önce Libya’da ölecek askerler, halk çocukları olacağından zenginler için bir sorun yok. “Canları feda olsun.” Diğer yandan Saraç ile anlaşma yapılıp Akdeniz’de, Türkiye’nin emperyalistlere karşı petrol ve doğal gaz çıkarlarını savunulabileceğine inanmak çok büyük saflık olur. (03.02.20)