Kapitalizm tarafından avlanan gençler: Mücadele yeni kapılar açabilir
Günümüzde, eskiye kıyasla daha fazla yetişkin yaştaki insan, ebeveynleri ya da onların ebeveynleri ile yaşıyor. 2018 yılında yapılan Pew (bağımsız bir araştırma kurumu) çalışmasına göre, 25-29 yaş arası nüfusun üçte biri hala ailelerinin evinde yaşıyor. Bu oran, sözü geçen istatistiğin araştırılmaya başlandığı yıldan itibaren en yüksek oran! Bundan önce böyle bir dönem yalnızca 1880’lerde yaşanmıştı!
Dünyanın en zengini olan bu toplum, gençlere, bugünün balık istifi gibi kalabalığı ve berbat yaşam koşullarını “artık yeni düzen bu” diye yutturmaya çalışıyor. Bunun “yeni düzen” olduğu düpedüz bir yalan!
Aile evinde yaşamak, Latin Amerikalı; siyah; Asyalı ya da beyaz fark etmeksizin tüm gençler arasında yaygınlaşıyor. Yeni yapılan başka bir çalışmaya göre gençlere ödenen ücret düştükçe, aileleriyle yaşama oranı artıyor.
Peki neden? Çünkü genç işçilerin birçoğu restoranlarda, dükkanlarda, depolarda ve fabrikalarda asgari ücrete güvencesiz çalıştırılıyor. Eğer, 1968 yılından itibaren asgari ücret, üretimdeki artışla aynı oranda artmış olsaydı, bugün en düşük ücret alan işçinin saatinin 20 doların üstünde olması gerekiyordu. Hatırlatmakta yarar var, 1968’de asgari ücret 1.60 dolardı, bu da 2018’e uyarlandığında 11 dolara denk.
Günümüzde birçok iş için üniversite mezunu aranmakta. Ancak üniversitede okumak çok pahalı. İşçi sınıfının gidebildiği liseler ise onları üniversite eğitimine gerektiği gibi hazırlamıyor.
Diyelim ki her şeye rağmen üniversiteden mezun oldular, bu yine de iş garantisi anlamına gelmiyor.
2000 yılından itibaren öğrencilere verilen kredinin tüm krediler arasındaki oranı 3 katına çıktı. Eğitim için alınan kredinin geri ödenmesi 25-34 yaşı aşıyor. Kesin tek bir şey var; öğrencilik hayatları boyunca aldıkları kredinin borcu, yaşamlarını etkiliyor. Yetişkinlerin aileleriyle yaşamalarının en büyük sebebi sorulduğunda %42 ile öğrenci kredi borcu ilk sırada.
Günümüzde, emek gücüne katılan genç insanlar, ebeveynleri ve onların ebeveynlerinden daha az kazanıyor. 2016 yılında Stanford Üniversitesinde yapılan bir çalışmaya göre 1940 yılında doğan çocukların %90’ından fazlası 30 yaşlarından önce, kendi ebeveynlerinden daha fazla para kazanmış. Bu oran 1980 sonrasında doğanlarda %50’lere kadar düşüyor.
Gençler “kendi başlarına” olduklarında bile, ebeveynlerin %59’u onlara ekonomik açıdan destek oluyor, maddi destek veriyor.
Bugünün toplumunda geleceğin işçilerine iyi bir yaşam sunmak için yeterli kaynak, zenginlik ve teknoloji var. Bu bireyleri ve bireylerin ailelerini tek tek ilgilendiren bir sorun değil. Bu sosyal soruna örgütlü ve kararlı bir çözüm bulunması gerekiyor.
Devrimlerin tarihine bakıldığında öfkelerini uluorta dile getirenlerin çoğu zaman gençler olduğunu görebiliriz. Gençler bir kıvılcım ile kendilerinden yaşça büyüklerin içindeki mücadele ruhunu uyandırıp herkesin desteğini kazanırlar. Daha iyi şartlar için örgütlenmek işçi sınıfını güçlendirecek tek yol. Ve bu yolun sonunda daha iyi bir yaşamın ihtimali var. (09.12. 2019, The Spark Gazetesi)