Sermayeye boyun eğen Çipras yıprandı
Yunanistan’da son yapılan genel seçimlerde sağ seçimleri kazandı ve Syriza’nın lideri eski Başbakan siyasetten silindi.
Çipras ilk seçildiğinde Yunanistan’da ve hatta onun da ötesinde kitlelerin ümidi olmuştu. Ancak 4 yıllık iktidar uygulamaları onu bu hale getirdi. O dönemler Çipras, devasa borçlardan sorumlu olmayan kitleleri bu borçları ödemeye zorlamak isteyen büyük bankalara kafa tutan bir solcu gibi görünüyordu. Yunanistan, tıpkı borç batağına saplanan belediyeler, hastaneler ve hatta özel kişiler gibi finans çevrelerinin gazabına uğramıştı. Üstelik Yunanistan’ın borçları üzerinden yapılan mali spekülasyonlar onu uçurumun eşiğine getirmişti. Ülke ekonomisi çökmeye başlamıştı.
Yunanistan devleti, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve İMF tarafından oluşturulmuş olan troikanın (üçlünün) hükmü altına geçti ve devlet bütçesi de onların denetimi altına alındı. Bu üçlü emirlerinin doğrultusunda hareket eden hükümet de, zaten çok yoksullaşmış olan kitlelere karşı feci kemer sıkma kararları alıyordu.
Üç yıl içerisinde işsizlik dört kat artarak yüzde 27’lere tırmandı. Ücretler yarıya düştü..Kamu hizmetleri çöktü, hastalar hastanelerde yer bulamıyordu ve sağlıkları için eczanelerde gerekli ilaçları bulamıyorlardı.
Evlerinden sokağa atılan insan sayısında bir patlama yaşandı. Kemer sıkma siyasetlerinin sorumluları olan sağ partiler ve Sosyalist Partisi kitleler tarafından nefret ediliyorlardı. Bu ortamda, başında Çipras’ın bulunduğu yeni Syriza partisi, eğer iktidara gelirlerse hem bankalara hem de, başta Almanya ve Fransa olmak üzere, Avrupa Birliği’nin güçlü liderlerine kafa tutacaklarını iddia ettiler.
Ocak 2015’te Syriza seçimleri oyların yüzde 36’sını alarak kazandı. Çipras da Başbakan oldu. Onun bu zaferi hem ülkede hem de ülke dışında büyük bir başarı olarak kutlandı. Birçok emekçi, Çipras finans çevrelerine karşı geleceğini söylediği için onu destekliyordu.
Çipras 5 ay boyunca üçlünün isteği kemer sıkma kararlarını almadı. Temmuz 2015 başlarında bir referandum tertipledi ve Yunan kitleleri ona yüzde 60 oy vererek onu bir defa daha desteklediklerini gösterdiler. Ama Çipras’ın uyguladığı siyaset ise emekçileri seferber ederek onlardan güç alacağına, gidip AB yöneticileri ile mali yardım programları pazarlıkları yapmak oldu. Bu şartlarda ise Çipras’ın kazanma şansı yoktu.
Her şeyden önce büyük bankalar ve devletler ona en küçük bir taviz bile vermeyi istemiyordu. Üstelik kafa tutma iddialarında olan Yunanistan’a diz çöktürüp bütün diğer halklara da bir ders vermek istiyorlardı: “Borçların tamamını ödemek gerek”!
Bankalar ve devletler Yunanistan’ın bütün kredilerini durdurdular. Çipras ise referandumda aldığı büyük desteğe rağmen 8 gün sonra teslim oldu ve emekçilerin kitlesel protestolarına rağmen yeni bir kemer sıkma siyasetini uygulamayı kabul etti. Bugün, Yunan emekçileri yıllarca kemer sıkma kararlarının etkilerine maruz kaldıktan sonra Syriza’ya artık güvenleri kalmadığını çok iyi anlıyoruz.
Birkaç yıl öncesine kadar yıpranmış olan sağ ise bu fırsatı değerlendirerek yeniden iktidara gelebildi.
Sağ da bu işçi düşmanı ve kemer sıkma siyasetlerini devam ettirecek ve hatta daha da artıracak. Sağ, ülkede 1967 ile 1974 yılları arasında hüküm sürmüş olan gerici siyasetleri yeniden güncelleştirip uygulayacak.
Biz emekçilerin bu deneyimden çıkaracağı ders şudur: burjuvazinin iktidarına dokunmadan, büyük sermaye çevrelerine karşı kafa tutacaklarını iddia edenler eninde sonunda onların hizmetkarları olmaya mahkumdurlar. Bu sözü edilen siyasi çevrelerin siyaseti bir çıkmazdır ve yarattıkları içi boş hayaller bizlerin elini kolunu bağlıyor.
Ulu kurtarıcı filan yok Bizim tek çıkar yolumuz, kendi mücadelemizi kendimiz sonuna kadar götürmektir: yani büyük bankaları ve büyük şirketleri toplumsallaştırmaktır. Ütopyacı olan kapitalist topluma son vermek değildir. Gerçekten ütopyacı olan, emekçilerin çıkarları ile büyük sermayenin çıkarlarının uyumlu olabileceğine inanmaktır. (08.07.19)