Kanlı Suriye planında insan hayatı, onuru ayaklar altına alınıyor!
Sosyal medyaya en son sürülen ses kaydı Türk devletinin; ordusuyla, bürokratıyla, bakanıyla, istihbarat teşkilatıyla Suriye’ye savaş açmanın iğrenç planıyla ilgili. Kapitalist devlet aygıtının insan hayatına ne kadar değer verdiği ses kaydından belli. Kuşkusuz başbakanın ve onu destekleyen kâr çevresinin Suriye ile kanlı bir savaşı istediklerini biliyoruz.
MİT müsteşarının Suriye ile savaş çıkarmak için ürettiği yöntem; eski generallerin Ergenekon, Balyoz gibi suçlu bulundukları yöntemle aynı. Buna bir de askerler öldürüp türbe yıkmayı ekleyerek, milliyetçi ve dini duyguları istismar ekleniyor.
Üstelik başbakan, insanların dini duygularını sömürme konusunda epey uzman. İki lafından biri insan sevgisi olan bu düzenbazlar için insan hayatının hiçbir önemi yok. Kaç çocuk, kadın, erkek ölmüş; kaçı tecavüze uğramış, kaçı evsiz barksız sokaklarda kalmış onları hiç ilgilendirmiyor, ilgilendirmeyecek.
Kapitalizmi ayakta tutan güçlerden biri, burjuvazinin sınıf örgütü olan devlettir. Ses kayıtları bize açıkça kapitalist devletin, patronlar sınıfına canla başla hizmet ettiğini bir kez daha gösterdi. Suriye’deki iğrenç savaş, sadece hükümet temsilcileri tarafından planlanmadı. Kemalistlerin yıllarca demokrat kabul ettikleri ordu mensupları da işin içinde, devletin “sadık” bürokratları da işin içinde ve tabii ki siyasiler de Ahmet Davutoğlu da işin içinde.
Plan, kapitalist devletin tüm pis aygıtlarının iş birliğiyle yapılıyor. Davutoğlu, bu planı yapmaları için bizzat başbakanın toplantı emrini verdiğini de açıkladı. Ayrıca ne Davutoğlu ne de başbakan, çıkıp kayıtların “montaj” olduğunu söylemedi. Üstelik başbakan montaj lafını bir gün olsun ağzından düşürmemesine rağmen bunu söylemedi. Söylese bile ne değişecek! Tırlar dolusu silahı ve cephaneyi Suriye sınırına taşıyıp gerici güçleri destekleyen, Türkiye’deki kamplarda bu gerici güçlerin militanlarını eğiten, hatta hem Suriye halkını katleden hem de Reyhanlı’da ve başka yerlerde saldırılar düzenleyip katliamlar yapan dinci gerici örgütleri besleyen de hükümet değil mi?
Savaşın sürekli sıcak tutulmasının bir nedeni de, savaş ortamının hükümete toplumu baskı altına almak için vereceği olanaklardır. Her grev, her mücadele, her talep hatta her hak, savaş gerekçesiyle baskı altına alınıp kolayca yasaklanabilir olabilecek. Savaş çıkmasa bile ekonomik ya da siyasi kriz ortamında böylesi imkanlar, sadece hükümet için değil, tüm düzen için dikensiz gül bahçesi yaratacak.
Suriye’ye ait uçağın düşürülmesi, ses kayıtları ortaya çıkmasaydı, planın adım adım uygulanacağının bir göstergesidir. Sözde muhalif Kılıçdaroğlu bile bunu eleştirmeyiz dedi. Şunu biliyoruz ki kokuşmuş düzenin, kokuşmuş temsilcilerinden insani bir açıklama beklemek en iyi ihtimalle saflık olur. Ses kayıtlarının da birden sürülmesi şimdilik savaş hayallerini suya düşürdü.
Başbakan, büyük sermayenin desteğini alabilseydi ses kayıtlarında söylendiği gibi şimdiye kadar Suriye’ye asker göndermişti. Fakat ne ülke içerisindeki büyük burjuvazi ne de uluslararası sermaye savaşa taraf değil.
Başbakanın kendi iktidarı için ve de Suriye’de parası batan patron çevreleri için savaşı istiyor. Yani çıkar için.
Elbette ki başbakanın kişisel hırsları tek başına hiçbir anlam ifade etmiyor. Hırslıysa, iktidarda kalıp kendini destekleyen patron çevresinin taleplerini karşılamak için hırslı. Öfkeli ve kendisine karşı çıkan sinek vızıltısına bile tahammül edemeyecek durumda. Dünyaya kafa tutuyor çünkü dünyayı yönetenlerin, çoktan onun isminin üstünü çizdiğini biliyor.
Savaşları üreten bu düzendir. Emekçiler düzeni değiştirmedikçe savaşlar da bitmeyecek! (02.04.2014)