Toplu nikahla “çözüm” gösterisi
Diyarbakır’da türkülü, halaylı toplu nikah gösterisinin ardından başbakan, televizyon konuşmasının büyük bölümünü de çözüm sürecine ayırdı.
Muhalefet tarafından “Kürdistan” dediği için suçlandığından, barış için taviz vermek gerektiğini söyleyerek üzerine basa basa “kelimeler ülkeyi bölmez” dedi. Belkide verilecek tavizlerin laftan ibaret olduğunu anlatıyordu.
Başbakanın bu rahatlığında, en fazla Kürtçe serbestisine ve özerk yönetim hakkına vurgu yapan Kürt siyasetçilerin de katkısı var.
Kürt siyasetçiler, işlerin Kürtçe yürüdüğü, Kürtlerin yönetici olduğu bir bölgesel yönetimde sorunların çözüleceğini söylüyor. Bunu istemeye, gerçekleştirmeye hakları var. Ancak böyle bir şey gerçekleşse bile işler yine kapitalist kâr sistemine göre yürüyecek. Bizim için önemli olan budur.
Başbakan, en büyük Kürt partisi olarak, Batı illerinde azalacağını tahmin ettiği oyları, Kürt illerinde arttırmak istiyor. Bu nedenle bol keseden atıyor, atmaya da devam edecek.
Önceki seçimlerde, o zaman “dost” olduğu Esad’ı, Yunanistan başbakanını gösterisine dahil eden Tayyip, bugün sadece elinde Barzani kaldığı için onu gösteriye dahil edebiliyor. İşi bitince tıpkı diğerleri gibi sırtını dönmekten çekinmeyecek.
Aslında Irak ve Irak Kürdistan yönetimi ile işler hiç de iyi gitmiyor. Kürdistan yönetimi ile imzalanan anlaşmalar, buharlaşıyor. Irak hükümetiyle büyük Amerikan tekeli olan Exon-Mobil, petrol anlaşması imzaladı yani bölgeye el koydu. Amerikan devletini de arkasına alan petrol tekelleri, başka hiç kimsenin bölgeye girmesine izin vermiyor. Tayyip, barış sürecini kullanarak, Irak Kürtleriyle anlaşmaya çalıştı. Yeni bir boru hattı inşa etme ve kara yoluyla ham petrolü getirip benzin götürme işi, hükümeti destekleyen patronlara paylaştırıldı.
Şimdi ABD hükümeti, Irak hükümeti aracılığıyla devreye girdi ve tüm anlaşmalar yok oldu. Başbakanın elinde Kürtlere verebileceği, iş, refah, kalmadı, onun yerine “Kürdistan” lafını veriyor.
Türk burjuvazisi, tam da ekonomik nedenlerle Kürt sorunun, Kürt önderlere bazı tavizler verilerek siyasi yolla çözülmesine istiyordu, istiyor. Burjuvazi açısından ekonominin iyiye gittiği, yani daha büyük kazanç için birkaç kırıntı vermeye razı olduğu dönemde taviz vermek daha kolaydı. Türk burjuvazi, Türkiye, Irak hatta Suriye’deki Kürtler üzerinden bile yeni kazançlara ulaşıyordu.
Ancak bugün hem Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan çalkantılar hem de ABD ve Avrupa’yı sarsan ekonomik kriz, işleri zora soktu. Hem dünya burjuvazisinin hem de Türkiye burjuvazisinin işi zor. Aralarında, devletleri ve hükümetleri kullanarak yürüttükleri ekonomik savaş, daha da kızıştı. Bu ortamda, Suriye başta olmak üzere Mısır, Libya gibi ülkelerde, ABD’nin ambargosu yüzünden İran’da, yine ABD yüzünden Irak’ta kazanç fırsatlarını kaçıran Türk burjuvazisi, fazla tavizkar değil. Kürt halkının ihtiyacı olan ve elinden alınmış olan haklar, talep ettikleri de eklendiğinde önemli bir mali harcama demek.
Bu masrafı kim ödeyecek? Türk ya da Kürt patronlar ödemek istemiyor. Üstelik patronlar, devletin bu gibi işler için sosyal harcama yapmasını da istemiyorlar, çünkü işsizlik fonuna yaptıkları gibi devlet bütçesini kendileri yağmalıyorlar.
Kürt halkı taleplerinde haklı. Bugünkü taleplerinin çoğunun gerçekleşmesi bu düzende mümkündür. Ancak bunun gerçekleşmesi bile tüm emekçilerin, düzeni bu yönde zorlamasıyla mümkün olabilir. (01.12.1013)