Tekstil ve Darphane grevleri
Tekstilde başarılı bir grev
1980’den beri önemli hak kayıpları yaşanan tekstil işkolunda 1972’den, yani 41 yıldan beri grev yaşanmamıştı. Başta Türk-İş’e bağlı TEKSİF sendikası bürokratları olmak üzere sendikacılar, toplu sözleşmeleri patronların istedikleri doğrultuda ve hiçbir şekilde işçilere danışmadan son gün sabaha yakın imzalıyorlardı. Ama bu defa, sendika bürokratları tavır değiştirdi. Bunun sonucu olarak da 23. Dönem Toplu İş sözleşmesi anlaşmazlıkla sonuçlandı ve 15 ile 19 Ağustos’ta farklı 30 işyerinde çalışan 12 bin tekstil işçisi greve çıktı. İlk grup için 9 ikinci grup için 5 gün süren grev sonucu patronlar geri adım atmak zorunda kalıp işçilerin istedikleri olan 4 ikramiye ve fazla mesai ücretlerinin artırılmasını kabul ettiler.
TEKSİF bürokratlarının bu tavır değişikliliğinin esas nedeni, artık onların her ne olursa olsun işçilerin haklarını savunmaya, işçilerin hizmetinde olan sendikalara dönüşmüş kişiler olduklarından değil. İşçiler 1980’den sonra bayağı bir sürü hak kayıplarına uğradılar ve bu nedenle de hoşnutsuzluk giderek artmaya başladı. Örneğin işçilerin yüzde 55’e yakın bölümünün çıplak ücreti, asgari ücret düzeyinde; 2001 krizinden bu yana ise önce işe yeni giren işçilerin ikramiyesi 4’ten 2.5’e indirildi ve hatta grevin hemen öncesinde işçilerin istifa ettirilip yeniden işe alınarak, ikramiye haklarının gasp edildiği örnekler yaşandı.
Bu grev çok sınırlı olsa da, basında çıkan bazı haberlerin de yansıttığı gibi işçilerin sınıf bilinci yolunda belirli ilerlemeler sağlamasında katkıda bulundu. Örneğin Evrensel gazetesinin aktardığına göre Altınyıldız temsilcisi bir işçi “Ben 30 yılı aşkın burada çalışıyorum, daha hiç grev görmedim. Benim olduğu gibi bütün işçilerin ilk grevi. Burada daha önce ne zaman grev olduğunu bile bilmiyorum. Şimdiye kadar hiç grev olmadığından dolayı grevin uygulanacağını hiç beklemiyordum ama sonunda greve çıktık” diyor.
Tekstilde ücretlerin düşüklüğünün ve sosyal hakların yok olmasının nedeni olarak uzun süredir grev olmamasına bağlayan işçiler var. Levi’s işçisi Mehmet; “Yıllardır sözleşmeler son gece imzalandı. Patronlar da TEKSİF grev yapmaz, işçiler de sesini çıkarmaz diye bütün haklarımıza göz dikti. 41 yıldır grev ve grev tehdidi ve hazırlığı olmayan bir yerde haklar nasıl korunur. Patronlar 41 yıldır köpeksiz köyde değneksiz dolaştılar. Ama bu durum şimdi değişti”dedi.
Tabii ki yine de bu grevi göklere çıkartıp abartmamak gerek. Sınırlarını tespit edip ders çıkartmalıyız. Örneğin grevdeki bütün işçiler, greve aktif olarak katılıp grevlerini tabandan denetleyemediler. Sendikacılar greve çıkıldığı ilk gün önlem alarak işçileri evlerine gönderdiler. İşyerlerinde sadece sendikacılar ve grev gözcüleri kaldı. Tabii ki 4 ikramiye ve fazla mesai ücretlerinin yeniden düzenlenmesi ekonomik olarak bir kazanım. Ancak şunu da görmek gerekir ki patronlar ilk fırsatta bunları geri almaya çalışacak. Kalıcı olabilen taban ücretlerine yapılan ücret zamlarıdır.
Sonuç itibarıyla bütün sınırlarına rağmen bu grevin işçiler için zaferle sonuçlanmış olması önemlidir. Bundan ders çıkarılarak ilerideki mücadeleleri daha etkin kılmalıyız.
Darphane grevi
8 Temmuz’da 257 darphane işçisinin ücret zammı ve daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için başlattığı grev 59 gününü de geride bırakarak devam ediyor.
Darphane Genel Müdürlüğü ve dolayısı ile hükümet, milyonlarca lira zararı göze alarak işçilerin haklarını vermiyor. Örneğin grevin 40’ıncı günüde darphanenin kaybı, 15 milyonu geçmesine rağmen işçilerin istediği 2.5 milyonu vermediler. Aksine, Draphane’de basılması gereken bazı etiketleri, başka matbaalarda bastırarak, grevi kırmaya çalıştılar.
Elbette bu tavır siyasi bir tavırdır, çünkü darphane işçileri mücadele ile hak elde ederlerse bu diğer bütün işçilere cesaret verebilir. Evet, bu doğrudur ve bu nedenle de darphane emekçileri kazanmalıdır. Onlara elimizden gelen her desteği vermeliyiz. (02.09.2013)