Reyhanlı’da masumlar ölürken başbakan gezide
Tayyip Erdoğan’ın Amerika ziyareti için basın, Erdoğan’ın birinci düzey lider olarak ağırlandığı, iki kez üst düzey devlet töreni yapıldığı, Obama’nın en çok Erdoğan’a vakit ayırdığı gibi boş lafları tekrarladı.
Hiçbir önemi olmayan bütün bu lakırdıların arkasında Obama ile Erdoğan, başta Suriye olmak üzere, birkaç yüz milyon insanın kaderiyle ilgili kararlar aldı. “Komşularla sıfır sorun” politikasından çark etmek zorunda kalan AKP hükümeti, uzun süredir Suriye’deki Esad rejiminin biran evvel gitmesi için elinden geleni yapıyordu.
Erdoğan, Esad rejimine karşı ABD’den büyük bir güvence elde edemediği takdirde, kendisinin Suriye’deki büyük kaybeden olacağının farkında olduğundan ABD’den gerekirse Libya’dakine benzer askeri müdahale için dahil destek istedi. Ancak Obama, açık bir dille bunun olmayacağını dile getirdi. Erdoğan’ın diğer beklentisiyse yüz binleri bulan mültecilerin bakımı konusundaydı. Erdoğan bu konuda da beklediğini alamadı. Obama, Erdoğan’a Suriyeli mültecilere yapılan insani yardımlar için teşekkür etmekle yetinerek sırtını sıvazladı.
Bu ziyaretin Suriye ile ilgili olan kısmı, her ne kadar Türk basınında başarılı olarak görülse de aslında bunun tam tersi. Çünkü ABD için asıl önemli olan Rusya. Erdoğan’ın ziyaretinden bir hafta önce ABD dış işleri bakanı Kerry, Rusya’da, Suriye konusunda Türkiye’nin tam tersi tavır alan Rusya ile Amerika’nın anlaştığını açıkladı. Erdoğan daha Amerika’dayken, Amerikan gazeteleri Rusya’nın Esad’a ağır silahlar sattığı açıkladı. Türkiye’de Rusya’ya esip gürleyen Erdoğan, bu konu üzerine ABD’de gıkını bile çıkaramadı.
ABD, Suriye konusunda, Rusya ile birlikte hareket etmek istiyor. Çünkü Rusya güçlü olduğu gibi Ortadoğu’daki olası denge değişiminde, Ortadoğu bu kadar karışıkken, birkaç cephede askeri varken, sorunu Rusya’yla birlikte çözmek istiyor. Öte yandan Suriye’deki belirsizliğin bedelini ne ABD ödüyor ne de Rusya. Suriye’deki iç savaştan ötürü Reyhanlı’daki gibi vahşeti yaşayan, yüzlerce insanı sakat kalan, şehirleri harap olan ticari kayba sürüklenen, nasıl olsa Türkiye. Üstelik AKP hükümeti, sınırları muhaliflere açarak Suriye sınırının Türkiye tarafını da tehlikeye attı.
Öte yandan Suriye krizi, kendini “bölgesel güç” ilan eden Türkiye’nin aslında pek de güçlü olmadığını gösterdi. Türkiye’deki AKP medyası, bunun görünmemesi için elinden geleni yapsa da Suriye’deki olayların Türkiye sınırlarına taşınması ve Erdoğan’ın hiçbir şey söyleyememesi bunun kanıtı. Türkiye, şayet, kendi gücüyle Ortadoğu’ya yön verebilecek olsaydı, Suriye için Obama’nın kapısını çalmazdı.
ABD, Rusya, İran, Türkiye devlet yönetimleri hatta kendi başına AKP, Suriye krizinin temsil ettikleri çevrelerin çıkarlarına uygun bir şekilde çözülmesini istiyor. Hepsi kendi oynadığı at kazansın istiyor. Söylediklerinin aksine savaşta ölenleri ve savaşta yaşamak zorunda kalanları umursamıyorlar.
İçinde Türkiye’nin de bulunduğu büyük güçlerin olası anlaşması ya da anlaşmazlığı, Suriye’de siyasi istikrarsızlık devam etse de taraflardan birinin desteklediği güçler iktidar olsa da bölge halkına bir ilerleme getirmeyecek. Onların düşündükleri kendi ticaret alanları ve kendi sermaye çevreleri. Biz emekçiler için önemli olansa her gün bombayla uyanan emekçilerin, yoksulların yaşamları. Bu nedenle Suriyeli kitleleri öldüren silahlı iktidar savaşına da Suriye’ye yapılacak müdahaleye de hayır. (30.05.2013)