Çatışma bitebilir ancak sınıf savaş sürecek
Çözüm ya da barış süreci, büyük bir siyasi ve medya kampanya ile sürüyor. Hem hükümet hem de PKK tarafı, bu kampanyanın bir parçası. Dört aydır, çatışmada ölüm olmaması ve PKK militanlarının çekilme takvimini açıklaması, son günlerde öne çıkarılıyor. Bu durum elbette olumlu. Ancak olanlar ve olması planlananlar hakkında söylenenlerin çoğu gerçeği yansıtmıyor.
Daha önce de aylar süren ateşkes hatta PKK militanlarının sınırı terk ettiği de olmuştu. Ancak savaşa yeniden geri dönülmüştü. Böyle bir geri dönüş ne yazık ki hala mümkün. Bunu engelleyecek güç, kitlelerin, Kürt ve Türk emekçilerin gücü. Oysa bugün yapılan pazarlık, varılan anlaşma, izlenecek yol hakkında ne Türk ne de Kürt emekçilerin bilgisi var ne de buna ilişkin bir çalışma.
Hem devlet ve hükümet hem de Kürt halkının siyasi temsilcisi olduğunu iddia eden örgütler, hiçbir açıklama yapmıyor. Pazarlıkların dışında tutulanlar bile “bazı şeylerin gizli olmasında” hemfikir.
Silahlar susacak, analar ağlamayacak, gençler ölmeyecek; gençler niçin ölüyordu? Türk devletinin hakimleri; patronuyla, askeriyle, bürokratları, siyasetçisi ele ele vermiş Kürt halkını en temel insani haklarından mahrum etmişti. Şimdi bu hakları tanıyacaklarını vaat ediyorlar. Nedir bu haklar: Kürt olma, dilini kullanma, belediyelerde, siyasi yönetimde koltuk sahibi olma, patron olma, vb. Bunlar, bu düzenin kağıt üstünde herkesi tanıdığı ama gerçekte sadece ucuz işgücü olma, o da iş bulabilirsen, olanağı veriyor gerçekte.
İşsizlik tırmanıyor.Taşeronlaşma ücretleri ve çalışma haklarını dibe
indirdi. Ailelerini geçindirmek için ölümü göze alıp Afganistan’a çalışmaya gitmek zorunda kalanlar var. İnşaatlarda, tersanelerde, madenlerde, fabrikalarda hatta trafik kazalarında can veren verene. Üstelik, ölenlerin çoğu en kötü şartlarda çalışmayı kabul etmek zorunda olanlar, Kürt, göçmen işçiler. Kürt sorunu çözülecek deniyor, bu sorunlar çözülmeyecek, asıl savaş, sınıf savaşı sürecek.
İşçi sınıfının, milliyetlere bölünmesi, bir milliyetin aşağılanıp hor görülmesi ya da düşman ilan edilmesi patronların hakimiyetindeki bu düzenin en büyük tuzaklarından biridir. Böylece işçi sınıfı, asıl kendisine savaş açmış olan patronlarına değil, çıkarlarının ortak olduğu kendi sınıfının bir kesimine karşı savaşır. Patronlar, böylece işçiyi işçiye düşman ederken milliyet ayırmadan tüm işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşullarını daha kolay kötüleştirir.
Bugüne kadar, meydanlarda, medyada, savaşı, Kürt düşmanlığını, Türk milliyetçiliğini övenler; akıllısı, akılsızı şimdi tam tersini yapıyor. Elbette bunu, işçi sınıfının haklarını geliştirecek demokratik bir ortamın oluşması için yapmıyorlar. Aksine eski işlerini, yeni koşullara sürdürmek için yöntem değiştirmek zorunda kaldıkları için yapıyorlar. Bu nedenle patronların ve siyasilerle birlikte tüm devlet yönetiminin barıştan ve demokrasiden anladığı ve çözüm olarak sunduğu, kendi belirledikleri şartlar. Bu şartların ne olduğunu da sır gibi saklıyorlar. Akil insanlar, kimi duygu sömürüsü yapıyor kimi hayal anlatıyor ama hiçbiri ne olacağını bilmiyor. Kürt tarafı da neye razı oldu, eğer olduysa, açıklamıyor.
Emekçiler, Kürt ve Türk emekçiler, boş laflara, gizli görüşmelere, kişisel sözlere güvenemez. Her işçi, işyerinde patronu, ustası ya da başka biriyle buna benzer bir deneyim yaşamıştır. Bundan bir şey çıkmaz. Kürt ve Türk emekçiler, aynı sınıfın, dünyadaki diğer işçilerin de üyesi olduğu dünya işçi sınıfının üyesidir. Ve işçi sınıfı için asıl önemli olan sınıf savaşıdır. Sınıf savaşı hala sürüyor. (01.05.13)