Mutabakat önerisinin anlamı
Meclis Başkanı Cemil Çiçek “Vatandaş Cemil Çiçek” olarak hazırladığını söylediği 11 maddelik “Teröre Karşı Ulusal Mutabakat” metnin esas hedefinin “vatandaş bizim belli bir karede, cenaze namazı dışında bir araya gelip bu işi çözmemizi istiyor. Başkasından çözüm beklemek beyhudedir” diye açıkladı.
Çiçek’in bu açıdan gündeme getirdiği ikinci bir konu ise “Türkiye’de bu sorunun çözümü bakımından muhakkak yapmamız gereken bir düzenleme var. O da yeni anayasa” diye ekledi.
Bu 11 maddenin en önemlileri ikinci ve altıncı maddedir.
Madde 2: “Sorun sadece güvenlik tedbirleriyle çözülemez. Hükümet, tüm siyasi partiler STK’lar uyum içerisinde hareket etmelidir.”
Madde 6: “Yeni bir anayasa toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve mutabakatını sağlamak suretiyle hazırlanacaktır.”
Çiçek ek olarak “ülkenin bir terör sorunu var ve bu devlet sorunudur. Terörle mücadelede sihirli bir formül yok. Biz olağanüstü yöntemler denedik. Türkiye demokrasi dışına çıkmadan terörle mücadeleyi yürütmelidir” diyor.
Yukarıda aktarılanların da ortaya koyduğu gibi Çiçek, AKP iktidarının şu anda uyguladığı siyasetten farklı bir siyaset öneriyor. İşte bu duyurunun hemen ardından başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın sert bir tepki göstermesi boşuna değil. Arınç, Çiçek’in duyurusunu önce “muhtıra” diye nitelendirdi ve sonra gelen tepkiler karşısında ise muhtıra kelimesinin “hatırlatmak” anlamına geldiğini söyledi.
Meclis başkanı bu girişimini “kişisel” olarak nitelese de hiç de böyle değil. Burjuvazinin belirli kesimleri içinde son birkaç ayadan beri PKK ile yaşanan çatışmaların giderek hızla tırmanmasının ardından, gerek hükümet gerek devlet içerisinde ve de milliyetçi çevrelerde olayları kullanarak bir Kürt-Türk çatışmasına dönüştürme tehlikesi olduğunu görenler vardır.
Bundan hem siyasi hem de maddi çıkar bekleyen çevrelerin olduğu aşikar. Ancak böyle bir siyaset, başta bazı büyük sermaye çevreleri olmak üzere siyasi çözüm isteyen burjuvazinin işine gelmiyor.
Hükümetin, demokratik çözümden, şiddette geri dönmesi nedeniyle, bir gurup Kürt ve Türk patronlar, doğrudan devreye girdi. İstanbul’da, Diyarbakır Borsası ile Güneydoğu Sanayici İşadamları Derneği’nin öncülüğünde bir toplantı yapıldı.
Bu toplantının amacı; Kürt sorununu çözümünde “ortak akıl” arayışı ve bir “silahsız siyaseti” partiler üstü yürütülecek bir strateji ile anayasa çalışmalarına destek verip, diyalog yolunu açmakmış.
Bu girişim içinde yer alan isimler arasında Güler Sabancı, İshak Alaton, Dengir Mir Mehmet Fırat, Ahmet Türk, Leyla Zana, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk gibi isimlerin olması anlamlı.
AKP Diyarbakır Milletvekili G. Ensarioğlu, Meclis Başkanı Çiçek’in başkanlık yapacağı bir akil adamlar topluluğu oluşmasını önerdi ve “Bana göre BDP’den de MHP’den de isimler olmalı” diye vurgu yaptı.
Hatırlanacağı gibi 1994’de Sakıp Sabancı Kürt sorununun çözülmesi için 10 yıl boyunca askeri yöntemler denenip 100 milyar dolar boşuna harcandığını açıklayarak siyasi bir çözüm isteğini dile getirmişti.
Her ne kadar da AKP birkaç yıl boyunca bazı girişimlerde bulunup siyasi çözüm getireceğini iddia etmiş olsa da bugün gelinen nokta bir çıkmaz. Bazı burjuva çevreleri siyasi çözüm istese de bir üçüncü dünya burjuvazisi olan Türk burjuvazisi için bu oldukça zor.
Çünkü Kürt sorunun demokratik çözümü, Kürt halkına bugün tanınmamış olan birçok demokratik hakkın tanınmasını gerektiriyor. Tüm bu hakların uygulanması masraf gerektiriyor. Barışçı çözüm isteyen burjuvazi, bunun bedelini ödemek istemiyor. Tüm masrafın devletin kasasından yani emekçilerin sırtından karşılanmasını dayatıyor. Hükümetleri sıkıştıran bir sorun da budur.
İşte bu ortamda biz Kürt ve Türk emekçiler burjuvazinin oyunlarına gelmeyip birlikte sınıf temelleri üzerinde hareket etme yollarını bulmalıyız. (4.09.2012)