İş güvenliği yasasında eski tas eski hamam
Yaklaşık on yıl önce, ilk AKP hükümeti tarafından Avrupa Birliği’nin isteği üzerine hazırlanan İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıktı.
İlk taslağa sendikalar, meslek odaları tepki göstermiş patronlar da “mağdur” edebiyatı yaparak işçi yanlısı bulmuşlardı. Halbuki burjuva gazeteleri bile “işveren ne derse o olacak” diyerek kanunun ne kadar patron yanlısı olduğunu özetlemek zorunda kalmışlardı.
Yeni yasa yürürlükte olan iş kanunundakiyle aynı. Yani iş güvenliği, patronun değil işçinin sorumluluğunda. Memurları da kapsaması dışında önemli bir farklılığı yok.
Kanuna göre işveren çalışan sayısına göre işyerinde hekim ve iş güvenliği uzmanı bulundurmak zorunda. Bu madde ilerleme gibi görünse de bugüne kadar işin ve işyerinin bir parçası olan işgüvenliğinin gerekleri, artık işyerinin dışında bir hizmet haline getiriliyor. Yani patron, fabrikayı çalıştırabalir, üretime yapabilir, işgüvenliği hizmetini sonradan da alabilir. Çünkü bütün bu iş güvenliği hizmetlerinin yapılıp yapılmadığını denetlemek yine patrona ait.
Öte yandan alınacak tedbirlerin ucu açık olması patronlara sunulan bir başka kolaylık. İşyerleri, çalışma koşullarına göre Çok Tehlikeli (A) (maden, metal, yapı işleri), Tehlikeli (B) ve Az Tehlikeli (C) olarak ayrılıyor. Hangi işyerinin, hangi sınıfa dahil olduğunu ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı belirleyecek.
Bakanlığın belirleyeceği sınıflamaya göre işveren değerlendirme yaparak “gerekli görürse” düzenleme yapacak.
Kanunda işçilerin yararınaymış gibi görünen maddeler de var. Örneğin işçiler kendilerini risk altında hissederlerse işin durdurulmasını talep edebilir. Ancak işveren “risk yoktur” derse işçiler çalışmaya devam etmek zorunda.
Kanuna göre hiçbir sağlık hizmetinin maliyeti işçilere yansıtılamaz. Eğer işçi meslek hastalığına maruz kalmışsa ne olacak? İşin burasına kanun karışmıyor! Ayrıca yasaya göre bir işçi, işyeri hekimine gidip sağlık denetimine girmeyi talep edebilir.
Ancak fabrikalarda durum tersine dönüyor. Çünkü birçok işyerinde doktora hatta tuvalete gitmek için bile şeflerden, amirlerden izin almak gerekiyor. Hatta hasta, raporlu işçiler işten atılıyor. İş kazası geçirdiğinde, meslek hastalığına yakandığında, işten atılma tehdidiyle çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Bu durumlar için işçiyi koruyan hiçbir ibare yok.
Öte yandan tüm bunlar sigortalı ve 10’dan fazla çalışanı olan işyerleri için geçerli. İş kanunundaki gibi bu sayı sınırlaması patronlara başka bir kıyak. Büyük fabrikalarda, inşaatlarda, madenlerde, taşeronlar, kayıtlı sayısını az çalışan gösterecek ya da işçileri alt taşeronlara bölerek, iş güvenliği masraflarından kurtulacak. Bu maddeyle kaçak çalışma da teşvik edilmiş oldu. Sözde, bu işyerlerinde işgüvenliğini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sağlayacak. Yani masrafı devlet üslenecek. Bakanlık, hangi işini hangi kadroyla düzgün yapıyor da bunu gerektiği gibi yapacak?
Kanun işçilere getirdiği haklar, fiilen işyerlerinde uygulanamaz. İşçilerin örgütlü olmadığı, devlet kurumlarının denetleme görevini yapmadığı bu düzende bu böyledir.
Yasanın bazı maddeleri 1 yıl, bazı maddeleri ise 3 yıl sonra uygulanacak. Bu da patronlara ayrı bir kıyak.
İş güvenliği yasasıyla birlikte şirketlerin kendi aralarındaki ilişkileri düzenleyen, onları uluslararası pazarlarda daha rahat hareket etmeleri için hazırlanan Türk Ticaret Kanunu da birkaç ay da hazırlandı ve yasalaştı. Bu birkaç ay içinde bakanlar, şehir şehir patronları dolaştı, toplantılar yapıp onlardan akıl aldı ve siparişine uygun yasa hazırladı. Örneğin eski yasada hapis cezası gerektiren 48 maddeden 39’unda hapis cezası kaldırıldı. Patronların para kazanmasını kolaylaştıracak bir yasa hazırlandı. Hükümet, iş güvenliği yasasını çıkartırken kaç tane işçiyle görüştü?
Tüm bu değişiklikler, çalışma koşullarının iyileştirilmesi için değil, patronların değişen kazanç ortamında rahat etmeleri için yapıldı. Patronların sadık hizmetkarı AKP’den, iş güvenliği yasasını gündemine bile almayan sözde solcu CHP’den bir şeyler ummak boşuna. Yasalar mecliste yapılsa da işçiler üretimden gelen, çoğunluk olmalarından gelen güçlerini kullanarak patronlara daha iyisini dayatabilirler. (01.07.2012)