Patronlarla emekçiler arasındaki güç dengesi, seçim sandıklarına değil, mücadelelerimize bağlıdır
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunda, Hollande ve Sarkozy, Hollande başta olmak üzere ikinci tura kaldılar.
Eğer Hollande seçilirse, çok sayıda emekçi en azından Sarkozy’den kurtuldukları için bir rahatlama hissedecek.
Ancak işten çıkarma planları aynı hızıyla uygulanmaya devam edecek. Patronlar ve bankacılar, pazarların kendilerine sağlayamadığı kârı sömürülenlerin sırtından elde edebilmek için çabalarını iki katına çıkaracaklar. Hollande da, emekçileri, patronların saldırılarına karşı Sarkozy’den daha fazla koruyamayacak. Mali piyasalar, borçları ileri sürerek, ek kemer sıkma politikaları uygulanmasını isteyecekler.
Marine Le Pen’nin seçim sonucu, aşırı sağın kamuoyunun nezdinde güçlendiğini gösteriyor. Bu emekçiler için bir tehdit anlamına geliyor. Çünkü bu akım, emekçiler dünyasının politik çıkarlarına taban tabana zıt gerici fikirleri yayıyor. Marine Le Pen, Sarkozy ve diğerleri gibi ama onlardan daha fazla ve sert bir biçimde, emekçilerle milyarderleri, sömürenlerle sömürenleri aynı kefeye koyarak “Fransızlar arasında” safları sıklaştırmayı, dayanışma yapmayı vaaz veriyor.
Aksine, emekçiler için kökeni ne olursa olsun her emekçinin, sınıf çıkarlarına bağlı talepler temelinde, her milliyetten kapitalist patronlara karşı olmak tek bakış açısı olmalıdır. Emekçiler dünyasını kökene, milliyete göre bölünmek bir ölüm tuzağı olacaktır. Aşırı sağın güçlenmesi, patronların güçlenmesidir. Bugün, bu durum sadece fikir düzeyinde. Ama er ya da geç, aşırı sağı onaylamayan emekçilere karşı saldırıların olmayacağı konusunda bahse girmeye kim cesaret edebilir?
Hollande’ın seçilmesi, emekçileri bu tehdide karşı hiç bir biçimde koruyamayacak. Aşırı sağ, Hollande’ın mali çevrelerin baskısı altında, almak zorunda kalacağı kemer sıkma önlemlerinin yaratacağı hoşnutsuzluğun büyüklüğü derecesinde daha da güçlenecek.
Sadece, işçi sınıfının siyasi çıkarları alanında yer alan güçlerin sağlamlaştırılması, aşırı sağın güçlenmesine karşı bir güç oluşturabilir ve Hollande’ın muhalefeti tekeline almasını da önleyebilir.
Bizim adayımız Nathalie Arthaud’nun elde ettiği 200.000 oy, seçim sandıklarında çok az bir sayı oluşturdu. Ancak, gelecek mücadeleler sırasında, Nathalie Arthaud için oy verenler yeri doldurulamaz bir destek oluşturacaklar. Çünkü bu insanlar, Nathalie Arthaud için oy kullanarak, işten çıkarmaların yasaklanması, varolan işlerin ücretlerin düşürülmeden herkese eşit biçimde paylaştırılması, ücretlerin ve emekli maaşlarının artırılması, ayrıca bunların fiyat artışlarına endekslenmesi, yani fiyatlar arttıkça ücretlerin ve emekli maaşlarının da arttırılması gibi taleplerin, gelecekteki işçi mücadelelerinin taleplerinin en başında yer almasını istediklerini ifade ettiler. Onlar, kapitalist sınıfın diktatörce iktidarı tarafından kullanılmasının toplum çıkarlarına aykırı olması nedeniyle, şirketlerin ve bankaların yönetiminin denetim olmaksızın kapitalist sınıfa bırakılmaması konusundaki kanaatlerini ifade ettiler.
Ayrıca da komünist akımın hala mevcut olduğunu göstermeye katkıda bulundular.
Lutte Ouvrière (İşçi Mücadelesi) ikinci tur için oy kullanma talimatı vermeyecek.
Hiçbir bilinçli işçinin Nicolas Sarkozy’ye oy vermeyeceği açık bir durum. Bazı seçmenlerimiz, emekçilerin açık düşmanı ile sahte dostu iki aday arasında seçim yapma zorunda kalarak ya beyaz oy kullanacak ya da oy kullanmaya gitmeyecek.
Bazıları da Sarkozy’den kurtulmak için Hollande’a oy verecekler. Biz, kişisel seçimleri ne olursa olsun, krizin kurbanları olan emekçileri, büyük patronlara, bankacılara ve hükümete karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Kendimizi, haklarımızı savunmak için, ne cumhurbaşkanına, ne de hükümete güvenebiliriz. Kendimizi savunmak için yeterince gücümüz var çünkü ekonomiyi işleten bizleriz. Maddi ve siyasi çıkarlarımız konusunda açık ve net bir bilincimiz varsa ve bunları dayatmak için kararlıysak, gücümüz dayanılmaz olacaktır. LO (27.04.2012)