Putin’in sürprizsiz seçiminin perde arkası
Rusya’da üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilebilmek için aday olan Putin, Çeçenistan’da, oyların % 99,9’unu aldı. Bu, bir karikatür gibi gülünç görünebilir. Rusya’nın birçok yerinde, Putin’in lehine büyük oranda yolsuzluk yapıldı.
Sonuçların açıklanmasının hemen ardından sokağa dökülen muhalifler, “Putin’siz Rusya”, “iktidar biziz” sloganları atarak; Putin’i ve onun bürokratlarını seçim hırsızlığı ile suçladılar. Bu tür tepkileri bekleyen Kremlin, özel güçleri hazırlamıştı. Olaylar sırasında yüzlerce tutuklama oldu, tutuklama ertesi gün sürdü çünkü protestolar devam etti.
Son ayların protesto gösterilerini, küçük çaptaki iş adamları, avukatlar, gazeteciler, esnaflar, sanatçılar, öğrenciler gerçekleştiriyor. İktidar için daha da endişe verici olan, Yeltsin yönetiminin eski bir üyesi olan ve Fransa’da iken muhalefet yapmakla suçlanan Prokhorov gibi zenginlerin de gösterilere katılması ve daha da korkutucu olanı öne çıkıp gösterilerin başını çekme tehlikesi.
Kitlelerin büyük çoğunluğu 2000 yılından beri ülkeyi yöneten Putin’in kişiliğinde, SSCB’nin yıkılışından sonra büyük bir yoksulluk ve kargaşanın yaşandığı bu ülkeyi düzene koymayı başaran bir adamı gördüler. Adı, çalışanların ve emeklilerin maaşlarının düzenli olarak ödendiği, satın alma gücünün yeniden arttığı bir dönemle anılıyordu.
Putin, tabii ki, iktidara geldiği tarih açısından şanslıydı. Çünkü Rusya, Putin’in ilk iki iktidar dönemini kapsayan 2000’den 2008’e kadar olan dönemde, ortalama % 7 büyüdü. Ancak bu büyüme petrol ve gaz ihracatına bağlı olarak gerçekleşti. Rusya dünyanın birinci petrol ve gaz ihracatçısı olduğundan petrol ve gaz fiyatındaki artıştan doğrudan kâr elde etti. Devletin gölgesinde hareket eden büyük vurguncu iş adamları, zenginleşmek için bu durumdan inanılmaz şekilde yararlandılar. Bu durum ayrıca bütün küçük burjuvazinin de yararına oldu: SSCB’nin çöküşü ve 1998 Ağustos ayındaki mali çöküş ile zayıflayan küçük burjuvazi, ekonomik büyümenin artışıyla yeniden renklendi.
Küçük ve orta burjuvazi, Putin döneminin ilk yıllarında, bütün muhalefeti bastıran ve onlara giderek daha rahat bir yaşam standardı getiren iktidardan memnundu. Yedikçe iştahlanan “orta sınıf”sonuçta rejimin keyfiliğine ve iktidardakilerin yolsuzluğa batmalarına dayanamadı
Küçük burjuvalar, Prokhorov gibi iktidarın gözdesi zenginlere gıpta ediyorlar ya da onlardan iğreniyorlar. Ancak onlara yaklaşıp sıkı fıkı olmuyorlar. Sonuçta, kitleleri her alanda haraca bağlamış olan, örneğin Moskova’da otomobil sürücülerinden güpegündüz haraç alan polis memurları; kendilerini en yüksek teklif yapana satan ve «anlaşıp» kovuşturmayı kaldırmak üzere suçlama uyduran hakimler; üniversitede resmi hakların yanı sıra, kendi özel kayıt «okul harçlarını» dayatan eğitim sorumluları; askerlik için uygun bulunmayan, ya da belirli bir savaş bölgesine gönderilme olasılığına karşı askerden kaçmak isteyen gençlerden 1500 avro isteyen subaylar gibi yetkililerin çok sayıdaki temsilcisiyle hergün uğraşmak zorunda kalıyorlar. En ufak bir resmi kağıt elde etmek, küçük ticari işlerini ayakta tutabilmek için rüşvet vermeleri gerekiyor.
Ve verilen bu rüşvetlerin miktarı, yükselen petrol fiyatlarının eğrisini izliyor. Putin ya da son dört yıl boyunca cumhurbaşkanlığı mevkisini Putin için ısıtan yardımcısı Medvedev, yolsuzluklara karşı fazla bir şey yapmadan bu feci durumdan hiçbir şey değiştirmedi.
SSCB’nin gövdesinde asalak bir ur olarak gelişen Stalinist bürokrasi olan, Rusya’nın devlet aygıtını oluşturan milyonlarca kişi, sonuç olarak artık kendi kendilerine hizmet veriyor.
İşte Kremlin’in, büyük güçlü devletlerin boyuna erişebilecek nitelikte bir kapitalist ekonomi yaratmak üzere üretim aygıtını “modernleştirme” konusundaki utangaç girişimleri bu engele çarparak parçalandı.
Rejim şu anda, gelişmesi hissedilen, bazen da onu pazar ekonomisinin oluşturulmasında ne hızlı ne de yeterince ilerleme sağlayamadığı için eleştiren ayrıcalıklı sınıfların bir bölümünün açık muhalefeti karşısında buluyor. Karşı çıkanlar ve birlikte hareket edenler, pazar ekonomisinin oluşturulması için acele ediyorlar.
Emekçilerin, onlara tamamen yabancı olan bu iki taraf arasındaki çatışmaya seyirci kaldıkları görülüyor. Ancak bizler sadece, emekçilerin de kendi taraflarında, bu defa kendi özel talepleriyle, kendi öz politikalarıyla, sınıf çıkarlarını savunan bir programla ve sonuç olarak da Rusya’nın zenginlerinin şu ya da bu grubu veya kesimin, topluma önerdikleri gelecekten başka bir gelecek sunarak mücadeleye girmelerini dileyebiliriz. LO (30.03.2012)