Ekonomik durum şahane!
Hükümet çevrelerine ve onu destekleyen medyaya göre, Türkiye’nin ekonomik durumu şahane! Bunu kanıtlamak için borsanın yüzde 25’lik bir kazanç getirerek, Arjantin’in ardından, dünya ikincisi olduğu anlatılıyor. İş bununla da sınırlı değil, bankaların kârı, rekor seviyelere tırmandı. Sanayi üretim şirketlerine gelince, durumları çok parlak. Örneğin en büyük 500 sanayi şirketinin kârı yüzde 10’a yakın arttı ve faaliyet dışı gelirleri (yani spekülasyon yoluyla elde ettikleri) ikiye katlandı. İhracatta bu yıl da patlama olmuş! Bu güllük gülistanlık tabloyu uzatmak mümkün!
Ancak ithalatta da güzel bir patlama olup o da, fırladı. Böylece de dış ticaret açığı 63 milyar dolara çıktı (bazı iktisatçılar “hormonlu ekonomik büyümeden” söz ediyor). Dış borç ise 282.3 milyar dolar, bütçe açığının da yüzde 6 civarında olduğu belirtiliyor.
Özetle Türkiye ekonomisinin bilançosunu yapan resmi çevreler ve basın, gayet memnun. Tabii ki patronlar ve burjuva sınıfı, emekçilerin sırtından servetlerine servet, zenginliklerine zenginlik kattıkları bu ortamdan memnun kalacaklar! Ancak konu bütün zenginlikleri üreten emekçilerin ve yoksulların durumuna gelince çizilen tablo farklı.
TÜİK’in açıkladığı resmi rakamlara göre, 2008’de yüzde 17 olan yoksuluk oranı, 2009’da yüzde 18’i geçti. 13 milyonu aşkın insan, yani her beş kişiden biri yoksul. Buna 380 bini aşkın aç insanı eklemek gerek. Hükümet, kendi iktidarı döneminde Türkiye’yi dünyanın 20’inci büyük ekonomisinden 17’’inci büyük ekonomisine yükseltmekle övünüyor ama emekçilerin durumunun kötüleştiğinden bahsetmiyor.
Asgari ücret 16 yaş üzerindekiler için 630 lira oldu. Asgari ücretten daha yüksek ücret alan emekçilerin çoğunluğu 700 ile 800 lira alıyorlar. Bu ücretle hangi insan yeterli beslenip, normal bir konutta yaşayıp günümüz hayat seviyesi standartlarına göre normal bir yaşam sürdürüp çocuklarını gerektiği gibi yetiştirebilir?
2011 bütçesinin bu bilançoyu değiştirmesini beklemek de boşuna. 312.5 milyar lira olan 2011 bütçesinde aslan payı yine asker, polis, devletin beslediği bürokrasiye ve iç ve dış rantiyecilerine gidecek. Geçtiğimiz yıl faize 50 milyar liradan fazla (neredeyse bütçenin beşte biri) ödendi ve bu yılda en az bu kadar ödenecek!
Hane halkına, yani tarıma, öğrencilere, özürlülere, yoksullara, halkın diğer gereksinmelerine sadece yüzde 3.5 ayrılıyor. Eğitim, sağlık, barınma, kültür gibi tüm toplumun yararlandığı olanaklara aktarılan pay ise yüzde 1.5 civarında!
Geçen yıl başlarında sanayideki çalışan işçi sayısı yüzde 11 azaldı, işçi başına ücretler de yüzde 11 düştü ama üretim arttı! (otomotiv sektöründe ilk on ayda üretimin yüzde 30 civarında arttığından söz ediliyor)
Ekonomi iyi gittiğine göre işsiz sayısının azalması gerekmiyor mu? Rakamlara ve etrafımıza da baktığımızda böyle olmadığını görüyoruz.
2008 kriz öncesi 2 milyonu geçen işsiz sayısı, 2009 Haziran’ında 3 milyonu aştı. Geçtiğimz Haziran’da hala 2.5 milyonun üstünde idi ve şimdi yine 3 milyona yaklaştığı tahmin ediliyor. İşsizlerin yaklaşık üçte biri, yani 1 milyonu 15-24 yaşındaki gençler. Özellikle de lise ve üniversite mezunu gençler arasında işsizlik hızla artıyor.
Çalışma şartlarında bir iyileşme olmadığı gibi inşaat, gemi inşaatı ve madenler başta olmak üzere iş kazalarında artış da devam ediyor. Ortalama her gün üç emekçi iş kazaları sonucu ölüyor ve yüzlercesi yaralanıyor.
Bir yandan burjuvaların zenginliği artarken diğer yandan, emekçiler başta olmak üzere kitlelerin durumları kötüye gidiyor.
Madem ekonomi iyidir ve büyüyor, öyle ise biz emekçiler de payımızı isteyelim ve de hak verilmez, alınır deyimini de unutmayalım! (06.01.11)