Kimin eli kimin cebinde belli değil
Neredeyse her gün, bir çeteye ya da suç türüne karşı polis operasyonu haberi veriliyor. İnsanların sokağa çıktığı pazar günleri, kalabalık polis gurupları suçlu avına çıkıyor. Aranan, hapiste olması gereken, dünyanın mafyası, uyuşturucu satıcıları, pazar günleri polisin eline düşüyor.
Yeni bakan çok övgü alıyor. Arada sırada birileri, bunca suçlu nereden çıktı diye soruyor. Aynı partinin bir bakanının pisliğini öbürü temizliyor, neye seviniyoruz diye soranlar da oluyor. Öte yandan eski bakan döneminde çocuk, genç, ihtiyar fark etmeden her gün yakalanan “cumhurbaşkanına hakaret” suçluları, ortadan yok oldu.
Son hafta polis, adliye görevlisi, emekli polis, hatta eski savcı tutuklar oldu. Polis, herkesin bildiği sır olan hukuk sistemindeki rüşvet, kayırma çarkının uzantısına dönüştü. Açığa çıkan olaylar, konuşulan paralar, o kadar inanılmaz boyutta ki, olayların yanındaki birinin bulaşmadan temiz kalması mucize oluyor. Üstelik yıllardır süren dokunulmazlık, yaptığının yanında kalması, en alttaki karakol polislerinin bile kendi çaplarında, para karşılığı ya da başka bir çıkar karşılığında, kuralları hiçe sayıp işler yapmaya adeta teşvik etti.
Kanunlar, işçi sınıfına ve sola, mücadeleci Kürtlere karşı bir silah olarak kullanılıyor. Patronlar, siyasetçiler ve etrafındakiler söz konusu olunca hiçbir kanunun esamesi okunmuyor. Eşitsizliğin bu fiili kuralını en sonuna kadar uygulayanların başında polis örgütlenmesi geliyor. Her tür haksızlığın, keyfi baskının, zorbalığın uygulayıcısı olan polisler, emirle yaptıklarını bir süre sonra kendi çıkarları için yapıyor. Amirlerinin emri olmadan, yetkisini kullanarak ya da yetkisini aşarak, güçlü olan için patronlar ya da mafya için iş görmeye hazır oluyor, sonra da doğrudan kendisi için iş görüyor.
Yıllardır, iktidarı korumak için her türlü mafyanın korunduğu, bakanlık yapmış siyasetçilerin mafyaya dönüştüğü bir dönemde, bunca pis bağlantının ortaya dökülmesi şaşırtıcı gelmiyor.
(27.12.23)