Sinif Mucadelesi

Ekonomik krizin sorumlusu patronlardır. Bedelini de onlar ödemeli

Cuma 14 Temmuz 2023

Erdoğan’ın çoğunluğu bol maaşlı bürokratlardan oluşturduğu yeni hükümetinin ilk önemli kararı asgari ücrete zam oldu. Erdoğan, doğrudan yakın arkadaş oldukları söylenen Türk-İş başkanıyla görüşerek, zammı kendi hanesine yazdı. İkinci önemli karar, seçim nedeniyle zorla tutulan dövizin serbest bırakılması oldu.

Bu kararı Erdoğan üslenmedi, birini ABD’den diğerini İngiltere’den mali çevrelerden, tefeci bankacılardan onay alan bakanına ve onun bürokratına yaptırdı. Böylece açık ki sorumluluğu almayacak.

Dövizin, devlet kasalarının tam takır olmasına rağmen iki yılı aşkın tutulması, patronların bir kesimi için doğrudan, diğerleri için dolaylı olarak sorun olmaya başlamıştı.

AKP iktidarları boyunca dış borçla büyüyen ekonomi, dışarıdan gelen para kesildiği için kendini döndüremiyor. Buna borçların ödenme vaktinin gelmesi de eklendi. Türkiye ekonomisi, daha önce de yaşadığı borç krizine gömülüyor. Bunun sorumlusu, döviz artışı, faiz artışı, kredi kısıtlaması, enflasyon, vergi artışı, asgari ücrete mahkum edilme yollarıyla, satın alma gücü düşürülen işçi sınıfı değildir. Krizin sorumlusu, borç paranın tamamını kasalarına akıtan, dilediği gibi kullanan, har vurup harman savurmasına rağmen tek kuruşunu geri ödemediği gibi vergi de ödemeyen patronlar, onların düzeni için çalışan, patronların borcunu devletin borcu haline getiren siyasiler ve devlet yetkilileridir.

Erdoğan’ı iktidara getiren 2001 krizinde benzer şekilde ABD’den Kemal Derviş adında büyük sermeyenin tahsilatçısı getirilmiş, 15 günde 15 yasa çıkarılarak, işçi sınıfı ve tüm emekçiler yoksullaşarak, patronların borcunu ödemişti. Şimdi Erdoğan, aynısını yapıyor ama aynısı olmadığı söylenerek, destekleniyor. Bu durum bile aynı; o dönem de hükümet destek görmüştü.

İktidarın paraya sıkıştığını gören uluslararası para babaları, adeta lira ile oynuyor. Para vermek için daha fazla kâr, daha fazla tefeci faizi dayatıyorlar. İktidar çevrelerinin dış güçler bahanesi, yıllarca borçlanmayı savunup teşvik ettikten sonra, geri ödemede sorun çıkarırsan, alacaklı suçlamaktır.

Siyasetçiler, işçi sınıfına kemer sıktırmak için kendi dönemlerinde yapılan inşaatları, hastaneleri, havaalanlarını, göstererek borç alınan paranın herkes için kullanıldığı fikrini yayıyor. Hepimiz kullandık, hepimiz ödeyeceğiz, demeye getiriyorlar. Bu doğru değil, bu işlerin hiçbiri kitlelere sorularak yapılmadı, hiçbirimiz hesap defterlerini görmedik, üstelik çoğu hakkında yolsuzluk, vurgun, yanlışlıklar ortaya çıktı. Üstelik, bu işleri yapan patronlar hem aşırı kâr etti hem de tek kuruş vergi ödemediler. Aldıkları borçları, daha yüksek faizli borçla kapattıkları gibi devletin garantisine yazdılar. Şimdi de bedelini ödemek istemiyorlar.

İşçi sınıfının önünde artık sadece iki seçenek kaldı. Ya patronların borcunu ödemeyi reddetmek için mücadele ya da patronlar için kendini feda etmek. Geçmişteki krizlerin tümünde işçi sınıfı bedel ödedi. En ağır bedel ödenen dönem, 12 Eylül askeri darbesiyle yaşandı. İşçi sınıfı, kemer sıkma kararlarına karşı mücadele ettiği için patronlar, orduyu devreye soktu, kemer sıkma kararlarını generaller ve onların kurdurduğu hükümetler uyguladı. Darbenin ilk kararlarından biri, yoksullaşmayı kabul etmeyen işçilerin ücret zammı için yaptığı grevlerin yasaklanması, sendikaların kapatılmasıydı. Erdoğan darbelere karşı, ancak hakları için mücadele eden herkese karşı aynı yöntemleri kullanıyor.

İşçi sınıfı, hem baskı hem de yoksulluk getiren krizin bedelini ödememeli, mücadeleyi seçmeliyiz. (01.07.23)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı: 293 - 9 Temmuz 2023  Site yaşamını izle Başyazı   ?