Sinif Mucadelesi

5 Mart 1953: Stalinizmin değil Stalin’in ölümü (I)

Çarşamba 3 Mayıs 2023

Yetmiş yıl önce Stalin öldü. Hitler’den Franco’ya, Horthy’den Salazar’a, Mussolini’ye ve daha nicelerine kadar, 20. yüzyıl halkı ezen diktatörlerle doludur. Yine de Stalin’e özel bir yer verilmelidir, çünkü kendisine sosyalist diyen bir rejime önderlik ederken, diktatörlüğü SSCB’deki ve dünyadaki işçi hareketine ve onun devrimci öncülerine diğerlerinden daha korkunç darbeler indirdi.

Stalin döneminde "yüzyılın gece yarısı" yaşandı: diğer ülkelerdeki devrimlere ihanet, Bolşevik Partisinin tasfiyesi, bir yönetim aracı olarak büyük ölçekte terör. Sovyet demokrasisini kurarak dünya sosyalizminin önünü açmak isteyen Ekim Devrimi’nden sadece birkaç yıl sonra bütün bunlar nasıl olabilirdi?

Tek ülkede sosyalizm"?

Genç Sovyet devleti, Beyazlar ve emperyalist ordular tarafından dayatılan dört yıllık korkunç bir iç savaşın ardından nihayetinde zafer kazanmış olsa da, ülke kansız, ekonomisi harap olmuş ve nüfusu tükenmiş bir şekilde ortaya çıktı. Avrupa’daki devrimci dalganın durgunluğu, SSCB’yi çarlıktan miras kalan muazzam toplumsal geri kalmışlığı nedeniyle izole edilmiş bir halde bıraktı. Daha da kötüsü, iç savaştan sağ kurtulan en bilinçli işçiler yeni iktidarın ihtiyaçları tarafından emilirken, savaştan önce zaten azınlıkta olan işçi sınıfı artık devletini yönetemiyordu.

Bu durum, devleti yönetme konusunda uzmanlaşmış bir toplumsal katmanı, işçi sınıfının artık boyun eğme gücüne sahip olmadığı bir bürokrasiyi güçlendirdi. Lenin bu olgunun korkunç boyutlara ulaşmasını engellemeye çalışmıştı ama ölüm onun çabalarına son verdi. Troçki’nin etrafında 1923 sonunda toplanan Bolşevik liderler ve militanlar, işçi devletinin ve Komünist Parti’nin yozlaşmasına karşı bu mücadeleye önderlik edeceklerdi.

Bazı liderlerin Lenin’in yerine geçmek için giriştikleri mücadelede, Stalin’in iktidarın tepesinde temsil ettiği Komünist Parti fraksiyonu, devrimcilere karşı bürokratlara dayanıyordu. Ve iktidar aygıtındaki irili ufaklı bir dizi kadro kendilerini Stalinist fraksiyonun içinde görmeye başladı. Herhangi bir Marksist için sapkınlık olan "tek ülkede sosyalizmi" savunan Stalin, Lenin’in ve Bolşeviklerin politikasının merkezinde yer alan sürekli devrim teorisine sadık kalan Troçki’ye karşı bayrak açtı.

Aynı zamanda bürokratlara ve dünya burjuvazisine, kendisiyle birlikte tüm ülkelerde devrimin sona ereceğinin sinyalini veriyordu. Stalin döneminde toplama kampları milyonlarca zorunlu işçiyle doldu: gerçek ya da sözde muhalifler, ama hepsinden önemlisi korkunç sayıda işçi ve kolhozcu, sebepsiz yere bile olsa, tuhaflıklarından dolayı mahkum edildi.

Rejim aynı zamanda 1936 anayasasını "dünyanın en demokratik anayasası" olarak lanse ediyordu. Stalinist politika Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesine izin verirken ve ardından İspanya’da devrimi boğarken, propaganda Stalin’i "işçilerin savunucusu", "halkların dostu" olarak gösteriyordu. Fransız partisi de dahil olmak üzere Komünist Enternasyonal partileri, SSCB’yi işçilerin cenneti olarak sunarak Moskova duruşmalarını alkışladılar.

Bürokratik terör ve emperyalist düzen

İkinci Dünya Savaşı SSCB ve halkı için bir trajediydi. Bürokrasi barış içinde ayrıcalıklı konumunun tadını çıkarmaktan başka bir şey istemiyordu ve Stalin, Batı demokrasilerine ve ardından Nazi Almanya’sına yanaşarak savaştan kaçabileceğini düşündü. Hitler’le yaptığı anlaşmaya güvenen Stalin, Kızıl Ordu’yu hazırlıksız bırakmış ve subaylarını yok etmişti.

Alman ordusu haftalar içinde Moskova ve Leningrad’a ulaştı. Sonunda SSCB, hem cephede hem de cephe gerisinde halkın kahramanlığı sayesinde Hitler’e ve bürokrasinin kendini savunamamasına direnebildi. Bunun bedelini 20 milyon ölü ve büyük bir yıkım ödedi.


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı: 290 - 25 Nisan 2023  Site yaşamını izle Güncel... Güncel... Güncel...   ?