Aralarındaki gözdağı yarışı
Çin, Bali’deki G20 zirvesinin oturum aralarında ve her fırsatta ABD yöneticileri tarafından tüm kötülüklerle suçlanıyor.
Aylarca süren üzerlerindeki baskının ardından Joe Biden ve Şi Jinping, yeni bir soğuk savaşı reddetmek için yüzyüze görüşme düzenlediler.
Joe Biden, "Çin’in Tayvan’ı işgal ettiğini görmüyorum" ve "Yalnızca bir Çin var" diyerek aylardır tüm Amerikan propagandasının tam tersini söyledi. Bir Batı donanması Çin kıyılarında sürekli devriye gezerken, Batılıların ciddiyetle Tayvan’ın işgalini hazırlamakla suçladıkları aynı Çin donanmasıdır.
Diplomatik tonun bu yan çizmesinin birkaç nedeni var. Birincisi, Çin’in ve özellikle ABD’nin emperyalist güçlerinin ekonomik çıkarlarının yakından bağlantılı kalmasıdır.
Artan maliyetlere ve uluslararası taşımacılığın kaprislerine rağmen, otomotiv, deniz taşımacılığı veya elektronikte Çinli rakiplerin ortaya çıkmasına rağmen, Çin dünyanın atölyesi olmaya devam ediyor. Apple’ın kârı her zaman iphoneları bir araya getirmek için endüstriyel hapishanelerde hapsedilen Çinli işçilerin sömürülmesinden gelir.
Çin pazarına gelince, birçok firma için ulaşılması zorunlu hale geldi. Volkswagen arabalarının % 40’ını orada satıyor; Airbus ve Boeing, uçaklarının% 25’i; Danone, LVMH için de durum aynı. Dahası, ikinci sınıf bir emperyalizmin temsilcisi olan Macron’un da Şi Jinping ile görüşmek istemesi, Fransız kapitalistlerinin çıkarlarını savunmak amacıyladır. Almanya’nın Çin’i dışlamadığını göstermek için G20 zirvesinden on gün önce Pekin’e gelen Alman mevkidaşı Olaf Scholtz da aynı dürtüyle davrandı.
Emperyalist güçler için Bali’deki bu toplantıların bir diğer amacı, Hindistan, Brezilya, Endonezya veya Güney Afrika gibi büyük yoksul ülkelerle bir blok oluşmasından kaçınırken, Çin ile Putin’in Rusyası arasında bir uçurum açmaya çalışmaktır. Aslında Ukrayna’daki savaş konusunda ABD’ye ve Rusya’ya karşı çıkan; Çin’in ya da bu sözde gelişmekte olan ülkelerin savaşı değildir ve birçoğu Rusya ile ekonomik ilişkilerini koparmakta isteksizdir. Çin liderliği, Putin’e silah satmayı reddetmesine rağmen Ukrayna’nın işgalini kınamadı.
Ekonomik krizin şiddetlenmesi ve Ukrayna’daki savaşın sonuçları, özellikle Rusya’ya karşı ambargo ve enerji krizi, kapitalistler arasındaki ilişkileri değiştiriyor. Bazı piyasalar ve hammadde kaynakları kapanıyor, bu nedenle yenileri açılmalı, ittifaklar da değişiyor. Bu vahşi ormanda, her ulusal kapitalist grubu, çıkarlarını savunmak için devletinin gücüne, ordularına ve diplomasisine güvenebilir.
İşçilere gelince, ister emperyalist kalelerde, ister G20 ülkelerinden herhangi birinde yaşıyor olsunlar, çıkarlarının, aynı uyruğa sahip olsalar bile, sömürücülerinin çıkarlarıyla hiçbir ortak yanı yoktur. Onların esas düşmanı, kendi ülkelerinin egemen sınıfıdır. (LO, 16.11.22)