Savaş siyaseti, siyasi baskı siyasetinin bir parçası
Uzun süredir Kuzey Irak’taki Kürdistan bölgesinde askeri operasyon sürdüren ordunun, kimyasal silah kullandığına ilişkin iddialar yabancı basında çıktı. Buna ilişkin soru soran gazetecilere, bir adli tabip olarak kimyasal silah kullanımının tespitinin uluslararası anlaşmalara göre nasıl yapıldığını açıklayan Türk Tabipler Odası Başkanı Şebnem K Fincancı, iktidar eliyle yürütülen bir linç kampanyasının ardından tutuklandı.
Tabipler odası ve başkanı, daha önce de iktidarın hedefi olmuştu ancak bugünkü aşamaya gelmemişti. Bu kez, ordunun yıpranmaması bahanesiyle çok daha ileri gidildi. Seçim yaklaştıkça, AKP’nin devlet kurumlarını, yargıyı ve medyayı muhaliflere baskı ve susturmak için kullanması daha da artıyor. Gittikçe de artacak. Ancak bu olayda sadece muhalifler tarafından yönetilen bir kurumu denetim altına almanın ötesinde bir amaç var.
AKP, partisinden kopuşları durdurmak için bir düşman gösterip kitleleri kendi siyasetinin arkasında birleştirmeyi hedefliyor. FETÖ’nün darbe girişimi sırasında olduğu gibi. Bir süre Suriye’deki Kürt örgütlenmesi en tehlikeli düşmandı. Suriye’de iktidarla barışma çabaları nedeniyle, Suriye’deki düşman siyaseti öne çıkarılmıyor. Bu nedenle Irak Kürdistanı yeniden düşmanlaştırıldı. İçişleri bakanının “50 kişi kaldılar” denen PKK’ye karşı aylardır askeri operasyon yapılmasının anlamsızlığı ortada.
Üstelik Irak’taki askeri birliklerde kayıplar artıyor. Ölen asker sayısı sürekli artıyor. Sadece Irak’ta değil, Suriye’de de ölen asker sayısında artış sürüyor. AKP iktidarı, siyasi çıkarları nedeniyle sürdürdüğü ve hiçbir sonuca ulaşmayacağı kesin olan askeri operasyonun sorgulanmasını önlemek istiyor. Böylece düşman gösterip vatan, millet laflarıyla oy isteyecek. Aslında AKP bu ölümcül siyasete karşı çıkarak iktidara gelmişti. Şimdi 20 yıl sonra, karşı çıktığı her şeye dört elle sarılıyor. Ve olumsuz sonuçlarını, başta Kürt halkı, ölen gençler ve hepimiz bir kez daha yaşıyoruz. (01.11.22)