Gençliğin İsyanı
İran’da, 14 Eylül’de eşarbını yanlış bağladığı için Tahran ahlak polisinin darbeleri altında öldürülen genç Mahsa Amini’nin ölümünün ardından, protesto gösterileri hız kazandı. Yüzden fazla şehirde toplanan genç kadın ve erkeklerin gösterileriyle karşı karşıya kalan iktidar, baskıyı artırdı. İran insan Hakları Derneği’ne göre, on günde 76 protesto göstericisi öldürüldü ve binlerce kişi daha işkencenin sistematik olduğu hapishanelere atıldı. Yaralılar, baskılar yüzünden tedavi için hastanelere gitmeyi reddediyorlar. Ancak İran İslam Cumhuriyeti’nin lideri Ayetullah Ali Hamaney’in yakınları tarafından başlatılan "merhamet gösterme" ve "suçluları esirgeme" çağrıları gençleri durdurmadı. Böylece göstericiler, fikirleri için ölmeye hazır olduklarını iddia ediyorlar: "Düşüyorum, ölüyorum, İran’ı geri alıyorum".
Kadınların sokakta eşarplarını yakıp saçlarını kestiklerini gösteren görüntüler, rejime meydan okuyan sloganlarla başarıldı: "Diktatöre ölüm", "Hamaney, sen bir katilsin, seni gömeceğiz" hatta " Şah ya da (yüce) Rehber olsun, kahrolsun zalimler, ". Bu sloganlar rejimi, küçük burjuva çevrelerinin bir parçası olan ancak ülkede geniş sempati uyandıran gençliğin isyanının on milyonlarca işçinin isyanını tetikleyebileceği konusunda korkutuyor.
Üç yıl önce Kasım 2019’da akaryakıt fiyatlarındaki ve temel ihtiyaçlardaki artışa karşı işçi sınıfı seferber olmuştu. Protestocular zaten rejimin ileri gelenlerine, ayrıcalıklarına saldırmış, yolsuzluklarını ve Ortadoğu’daki pahalı askeri müdahalelerini kınamışlardı.
Bu isyanı bastırmak için, öncekilerde olduğu gibi, İran iktidarı çok sert bir darbe vurmuştu. 300’den fazla kişinin ölümüne neden olan çatışmalar, binlerce kayıp ve yıllarca hapis cezası, bir süreliğine eylemlerin durmasına izin vermişti. Ayetullahların rejimi vahşi bir diktatörlüktür, ancak 1979 devrimi sırasında Şah’ın Amerikan yanlısı monarşisine karşı kazandığı ve önderliğini üstlendiği bir toplumsal tabanı koruyor.
Bu temel, ekonomik krizin, 2018’te Trump döneminde uygulanan Amerikan ambargosunun, rejimin ileri gelenlerinin yolsuzluğunun ve nüfusu etkileyen çok sayıda kıtlığın etkisiyle, kesinlikle baltalanıyor. Resmi enflasyon % 50’yi aşıyor ve günlük kullanılan birçok ürünün fiyatları bir yılda iki katına çıkmış bulunuyor. On yıl içinde ortalama yaşam standardı % 25 oranında geriledi. Önce en fakir insanlar darbe yedi, ama diğer sosyal katmanlar da artık geçinemiyor. Böylece, bir ilkokul öğretmeni ayda 250 avro kazanırken, Tahran’daki bir evin kirası en az 125 avroyu buluyor.
Bu yoksullaşma, Öğretmenler Koordinasyon Kurulu’ndaki resmi sendikalar dışında örgütlenen binlerce öğretmeni, 2021’in sonunda ve 2022’in başında birkaç ay boyunca greve itmişti. Rejim, her zaman olduğu gibi 1 Mayıs protestoları sırasında kimi açlık grevinden sonra serbest bırakılan bazı önde gelen eylemcileri tutuklayarak hareketi durdurabildi.
Petrol sektöründeki veya şeker endüstrisindeki diğer işçiler, son yıllarda, ücretlerinin ödenmeyen kısımlarının ödenmesi, onlara zam yapılması, veya işe alınmaları için mücadele ettiler. Rejimin şirketlerde kurduğu baskı ve resmi örgütlerin dışında örgütlenme ihtiyacı bu ekonomik grevleri çok hızlı bir şekilde siyasi mücadeleye dönüştürüyor.
İran gençliğinin cesur isyanının Ayetullah rejimini yıkmayı başarabilmesi için, bu isyanın tüm kitlelerin isyanına dönüşmesi gerekir. Şah’ın yıkılmasından kırk üç yıl sonra, İslamcı cumhuriyetin yerini, emperyalizme az ya da çok elverişli yeni bir diktatörlük almayacak şekilde, yeni bir devrim gereklidir.
Kendi örgütleri ve kendi hedefleri ile bilinçli olarak önderlik etmek zorunda kalacak olan işçilerdir. (28.09.2022)