Sömürü düzeni krizde! İşçi sınıfı düzeni değil, kendi çıkarlarını desteklemeli
Geçim ve yaşam koşulları, işçi sınıfının tamamında, gittikçe zorlaşıyor. Fiyatların sürekli artışı nedeniyle satın alma gücü eriyor. Çünkü her türlü ücret ödemesi yerinde sayıyor, kağıt üstünde artanlar da fiyatlara yetişemiyor. Kayıtlı borçlu insan sayısı 34 milyon 538 bin oldu, bunlara çevresine borcu olanları da eklemek gerek. Birçok insan, borcu borçla kapatıyor, ekranda feryat eden köylüler, emekliler gibi borcu ödemesi hiç mümkün olmayanların sayısı artıyor.
Ancak bu karamsar durum herkes için geçerli değil. Patronlar ve onların işlerini gören bir avuç siyasetçi, bürokrat çevresi zenginleşmeye devam ediyor. Ekonomik krize, salgına rağmen, her ne olursa olsun ceplerini doldurmaya devam ediyorlar. Çünkü böyle işleyen bir düzen var.
Siyasetçi-mafya-bürokrat ilişkisine patronlar da eklendi deniyor. Aslında patron-siyasetçi-bürokrat ilişkisine mafya eklendi demek lazım. Bu düzende patronlar, devleti ve devlet görevlilerini, kendi kârı için işçi sınıfına sömürü ilişkilerini dayatmak, itiraz ettiğinde şiddetle bastırmak üzere kullanır. Bunlar yasal olarak yapılır; polisi, askeri, mahkemesi, fabrikalarda, madenlerde, taş ocaklarında, gereken her yerde patronların önünde ellerinde koca koca silahlarla siper oluyor. Erdoğan ve bakanları, “beşli çete” lafından alınıyor; bir patronun her kuruşunu korumak için “söke söke alırlar” diye feryat ediyor.
Ücreti ödenmeyen binlerce işçi için, işten çıkarma yasağına rağmen işten çıkarılan 1 milyonu aşkın işsiz için, hiçbir haktan yararlanamayan 8 milyon kaçak çalıştırılanlar için kılları kıpırdamaz. Patronların hepsi, işçinin sömürüsünden, kuralları hiçe sayıp devlet eliyle sağlanan avantalardan, peşkeşlerden yani milyonları yoksul bırakma pahasına yaptıkları yolsuzluklarla patron oldu. Aralarından bazılarının pis işleri ortaya döküldü; eşeledikçe diğerleri de ortaya çıkıyor. Küçük üç kağıtçılıktan holding patronluğuna ancak böyle atlanıyor ve bunu hepsi çok iyi biliyor. Patronlar, böyle bir düzen istedikleri için bu düzen sürüyor. Milli Eğitim Bakanı’nın özel okul zinciri patronu ve kardeşi MEB’i pazarı yapmış, hakkında şikayet olmasına rağmen görevlendirilen Ticaret Bakanının eşi ve kendisi bakanlığı yağmaladı, Turizm Bakanı sektörün büyük patronlarından biri, Tarım Bakanı dünyanın en büyük tarım şirketlerinden olan Cargill’in temsilcisi; bu siyasileri patronlar çok beğenmişti.
Siyasetçi gibi görünüyorlar ancak aslında hepsi birer patron. Onlar için İçişleri Bakanı Soylu’nun yaptığı gibi başka bir patronun zor durumundan yararlanıp malına, parasına el koymak, sıradan işler. Zaten tümünün benzer şekilde elde edildiğini çok iyi biliyorlar.
Şimdi AKP ve çevresindekiler; patronlarından gazetecilerine, tarikatçılarından memurlara kadar, biriktirdiklerini, ayrıcalıklarını koruma derdine düştü. Çünkü artık göze batıyorlar.
Böyle bir ortamda muhalif partiler, bazı patronları, cebini dolduran bürokratları ve iktidar çevresindeki siyasetçileri teşhir edip sandığı hedef gösteriyorlar. Bu yaptıkları; Marmara’yı lağıma çeviren fabrika atıklarını bırakıp deniz yüzeyinden kepçeyle salya toplamakla aynı. AKP “yolsuzluk ve yoksulluğu” yok etmeye geldi; “kimsesizlerin kimsesi” olacaklardı; en beter yolsuzluğa battılar, en beter yoksulluğu getirdiler, en kibirli oldular. Çünkü böyle bir düzen var. Bu düzenin işleyişi, patronların kâr düzeninin işleyişi, işçi sınıfının tüm dertlerini üreten dev bir makine gibi işliyor.
Bu nedenle düzenin kendisini, işçi sınıfını bu halde tutan sömürü ilişkilerinin temelini ve tümünü değiştirmedikçe, işçi sınıfı gün yüzü göremeyecek. Bunu yapmak, bir kurtarıcı beklemek, bize söylenenleri değil, gerçek nedenleri görmekle mümkün. Kendi çıkarlarımız temelinde bilinçlenmemiz, örgütlenmemiz ve mücadele etmemizle mümkün. (30.06.21)