Devlet-patron işbirliği işçi sınıfını vuruyor
Çanakkale’deki Dardanel fabrikasının ardından Artvin Yusufeli barajı inşaatında çalışan Limak işçilerinin de “kapalı sistem” adı altında işyerine kapatıldığı basına yansıdı.
Limak patronu, İl Hıfzıssıhha kararı olduğunu, uymayanlara para cezası verileceğini, işten çıkmanın yasak olduğunu, şantiyeden ayrılacaklara tazminat verilmeyeceğini duyurmuştu. Limak işçilerinin protestosu üzerine geri adım atan patron, 700 işçinin çıkışını kabul etmek zorunda kaldı.
Barajının inşaatında çalışanların çoğu, birkaç kilometre ilerideki Yusufeli ilçesinde yaşıyor. İşe alınma nedeni çoğu çiftçi veya işsiz olan gençleri ucuza, ağır koşullarda çalıştırmak. Patron, işçinin yol masrafını vermek istemediğinden Çoruh’un hemen kıyısında, inşaat alanı içinde işçi barakaları kuruldu. Temmuzdaki selde barakalar yıkıldı, bir işçi öldü, çok sayıda iş makinesi Çoruh’a gömüldü.
Patronlar, kâr için işçi ücretinden, sağlığı ve güvenliğinden her zaman kısıtlama yapar. Salgın, yeni olanaklar sağladı. Kararlar ve uygulamaları, salgına karşı imiş gibi gösterilse de aslında patronların kârını korumak amacıyla, onların talepleriyle yapılıyor.
Aynı şeklde Hıfzıssıhha kararını gerekçe gösteren Dardanel patronu Niyazi Önen, bunu açıkça söyledi; “devletimiz karar aldı, bizim görevimiz buna uymaktır” demişti. Aslında o dönem “evde kal” denilen şeyin, işçinin fabrikaya kapatılmasıyla hiç ilgisi yok.
Dr. Murat Özveri kararın hukuksuzluğunu açıkladı:
“*Kararın dayandırıldığı iddia edilen Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 72 md. göre ’karantina’, ya sağlık merkezlerinde ya da sıhhi şartları taşıyan merkezlerde veya evlerde uygulanabilir; virüsün görüldüğü işyerinde değil.
*Hıfzıssıhha Kanunu 74 md. göre ’fabrika ve imalathanelerle…. sari hastalıklara musap kimselerin alıkonulması memnudur’. Yani fabrikalarda bulaşıcı hastalıklara yakalanmış kişilerin bulundurulması ve fabrikada tutulması YASAKTIR.
*Kanunu’nun 83. md.’de geçen ’Cebri tecride tabi olarak müessesatta veya evlerinde tecrit edilen kimselerle’ ifadesinden ’fabrika’, ’işyeri’ anlamı çıkarılmaz. ’Müessesat’ kavramı 72. Madde’de yer alan ’sıhhi ve fenni şartları haiz mahaller’ anlamına gelir.
*Karantina altına alınmış birisinin karantina altına alınmış bir mahalde çalıştırılması, çalışmaya zorlanması yaşama hakkına müdahale niteliğindedir. 6331 sayılı İş Sağlığı İş Güvenliği Yasası’na aykırıdır.
*Adına ’kapalı devre çalışma sistemi’ denilen uygulama İş yasasının, çalışma süreleri, hafta tatili hakkındaki emredici düzenlemelerine aykırıdır.”
İşçilerin çoğu kendilerine dayatılanın bilincinde ancak bu koşullara katlanmaya zorlanıyor. DİSK’in açıklamasına göre Balıkesir-Çanakkale çevresinde düzenli ücret ödeyen, sigortalı çalıştıran tek fabrika Dardanel. Bu illerde 2014’te 36 bin olan resmi işsiz sayısı geçen yıl 56 bine çıktı. Buna karşın borçluluk %38 arttı. Kişi başı borç miktarı 8.593 lira.
Orduya, Suriye ve Libya’ya konserve gönderen Dardanel’de yıllık 270 saatlik fazla çalışma süresi 3-4 ayda aşılıyor. Salgında 12 sasat vardiyada çalışan işçiler karşılığında 500-900 lira aldıklarını söyledi. Patron ise geçen yıl üretimin %60, cironun %50 arttığını açıklıyor. Patronlar, işçi sınıfına dayattıkları, işsizlik, geçim derdi, borç yükü kıskacıyla kârı katladılar.
İşçiler, salgın tedbirlerinin fabrikalara hiç uğramadığını yaşarak görüyor. Sıra ile hastalanıyor, ailelerine de taşıyorlar. Siyasetçilerin salgın nedeniyle maske takmayan insanları suçlaması, yaptıklarını örtmek için esas salgın fabrikalarda, şantiyelerde, işçileri vuruyor. Buna rağmen patronlar bildiğini okuyor, resmi görevliler patronlar için kural koyuyor, baskı uyguluyor, görmezden geliyor, patronlara siper oluyor.
Devletin olanakları, patronların emrinde. Bu nedenle işçi sınıfı, ne siyasetçilerden ne yöneticilerden bir çözüm beklememeli. Sorunlarımızı çözmek için Limak işçileri gibi mücadeleden başka seçeneğimiz yok. (01.09.20)