Petrol Savaşı
2011 yılından, Kaddafi rejimini devirmek için başta Fransa olmak üzere batılı orduların müdahalesinden beri, askeri operasyonlar, bu ülkeyi harap etmeye devam ediyor. Bu operasyonlar yeni bir durum değişikliğine neden oldu.
Fransa tarafından onaylanan, Suudi Arabistan, Mısır ve Rusya tarafından desteklenen Mareşal Haftar’ın birliklerinin, Birleşmiş Milletler Örgütü’nün (BM) tanıdığı ve Türkiye tarafından askeri olarak desteklenen hükümet ordusunun kuşattığı başkent Trablus bölgesini terketmeleri gerekti. Koruması altına aldığı Haftar’ın kontrolü tamamen kaybetmesini istemeyen Rusya, şu an için caydırıcı tedbir olarak Libya’ya avcı uçaklar göndermekte acele etti.
Büyük güçlü devletler ve BM, ateşkes için yeni bir müzakere çağrısında bulunuyorlar. Ancak bu müzakerelerin, birkaç ay önce, Berlin’de imzalanan anlaşmalar ve sahada da operasyonların derhal yeniden başlamasıyla sonuçlananan daha önceki müzakerelere göre, daha az inandırıcılıkları bulunuyor. Bu büyük güçlü devletler, ipleri kendi ellerinde bulunan bu operasyonlara, silah, hatta savaşçı da sağlıyorlar.
Afrika kıtasının bilinen en zengin petrol rezervlerine sahip Libya petrolü bütün iştahlı aç gözlü bakışları üzerine çekiyor. 2011 yılında Sarkozy’nin Fransa’sı, diktatörlüğü devirmek bahanesiyle ülkede bir dayanak kazanmanın, kontrolü ele almanın olanaklı olduğuna inanıyordu. Batı ordularının müdahalesi ülkeyi hızla iç savaşa sürükledi.
Fransa ve petrol şirketi Total, Mareşal Haftar’ı desteklemeyi seçtiler. İtalya ve Transalpin (Alp dağlarının ötesinde özellikle Italyan olan veya İtalya’dan gelen) petrol şirketi ENI, Faïez Sarraj’ı veTrablusgarp’ın « yasal » hükümetini destekledi Bu rekabet devam ediyor ve bu sadece diplomatik alanda da sürmüyor :
Mareşal’in bir üssünde Fransız füzeleri bulundu; Mayıs ayının sonunda bir Fransız fırkateyni (büyük gemileri destekleyen, nispeten küçük; çeşitli tonajlarda olmakla birlikte genelde 2 bin – 4 bin tonluk modern savaş gemisi) Libya sularında bir petrol tankerini ele geçirdi, Fransız yetkilileri bu operasyonun nedenini açıklamakta büyük zorluk çekti;
Bakan Le Drian’ın (Jean-Yves Le Drian, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Édouard Philippe’in başbakanlığı altındaki hükümetinde Avrupa ve Dış İşleri Bakanı olarak görev yapıyor) coranavirüs salgınından sonraki ilk ziyaretini İtalyan mevkidaşına yaptı ve görüşme Libya üzerinde odaklandı.
Total ve ENI arasında tartışma konusu olan Libya topraklarındaki petrolün üretimi şimdilik hemen hemen durmuş bulunuyor. Ancak, bu ülkenin talihsizliği, kara sularında ve kıta sahanlığında, Kıbrıs’ın güney doğusundan, Libya sularına kadar uzanan, Türk ve Rum iki Kıbrıs devletinin, Lübnan’ın, İsrail’in ve Mısır’ın deniz ekonomisi bölgelerinden geçen gaz alanlarının bulunması oldu.
Bu gaz alanın araştırılması, gazın çıkarılması, taşınması, sıvı haline getirilip gaz tüketen ülkelere doğru yeniden gönderilmesini sağlanacak tesislerin kurulması, beklenen yararlar ölçüsünde bölgedeki tansiyonu arttırdı, şiddetlendirdi.
Libya sularında öncelikli ve tek başına sondaj yapma olasılığına karşı askeri destek sunarak ve böylece de Akdeniz’deki güçler arasında yer alma politikasını başlatan Türkiye, Trablusgarp hükümeti ile bir anlaşma imzaladı.
Kıyıdaş ülkeler ve Fransa derhal protesto etti. Ayrıca, Rusya da bu aynı Akdeniz topraklarında kendisini dayatmak ve Türk müttefiki ve aynı zamanda da müşterisini kendisine kendi topraklarından başka yerlerde petrol ve gaz elde etme konusunda engellemek istiyor. Böylece Rusya Haftar’ı desteklemek için paralı askerler gönderdi
İtalya’dan sonra, Fransa ve ABD’de, yeni gaz alanları üzerine görüşleri olan ülkeleri bir araya getirerek, yakın bir geçmişte Akdeniz forumuna üye olma hakkını edindiler. Bu ülkelerin arkalarında çok uluslu şirketler var. Ve kimin emir vereceğini, komuta etmek istediğini göstermek için, deniz manevralarıyla, Şubat ve Mart aylarında Charles de Gaulle ve Eisenhower adlı uçak gemilerini Kıbrıs açıklarına yerleştirdiler.
Libya savaşı, büyük güçlü devletler için petrol savaşının sadece küçük bir çatışması anlamına geliyor. Burada, karşılıklı çatışmalar, onlara başka yerlerde karşı çıkışların yankısı olarak gerçekleşiyor. Kitleler için ise bütün bunlar yıkım ve ümitsizlik anlamına geliyor.
10.06.202