Baro tartışmasında yok denen var oldu
Avukatların maslek örgütü olan Baroların parçalanmasına ilişkin düzenleme girişimi bir süredir tartışma konusu.
Avukatlar ve muhalif partiler, iktidarın kendine bağlı örgütler oluşturmak istediğini ileri sürüyor. İktidar taraftarları, baroların işlerini yapmayıp siyasetle ilgilendiğini, sadece işini yapmak isteyen avukatların kendi örgütlerini kurma hakkı olması gerektiğini söylüyor.
Bu çekişme boşuna. Tek hukuk sisteminde aynı yazılı kurallar içinde hareket etmesi gereken avukatlar, hangi temelde farklı baro kuracak? Kadın avukatların etek boyları ya da türbanlı veya sarıklı avukatlık yapma temelinde mi? Ancak bunlar da siyasetin alanına giren konular. Kadın ve çocuğa yönelik şiddet davasını İstanbul Sözleşmesi maddelerine göre savunup savunmama tartışması olmayacağına göre. İşten atılan, ücretini alamayan işçinin davasında 4857 sayılı iş kanuna göre savunma yapılmayacak mı?
İktidar taraftarları, barolar arası rekabetin kaliteyi arttıracağını söylüyor. BİM ile A101 arasındaki rekabet, kaliteyi ne kadar arttırdı! Emekçi, yoksul, kadın ve çocuk, Kürt düşmanı yasalar aynı kaldığı sürece, tüm söylenenler boş laf.
Her şeye rağmen AKP’nin yaptığı düzenlemenin, hem iktidarda kalmak hem de ileride sorun yaşamamak için mevcut hakların kullanımını kısıtlama ve daha da geriletme amacını taşıdığı kesin. Bunu sadece kendi iktidarı için değil, devlet örgütlenmesinin tümünü gericileştirmek için de yapıyor.
Adalet bakanın defalarca “böyle bir düzenleme yok” diye açıklama yaptığı düzenlemenin, adalet bakanı devre dışı bırakılarak bizzat Erdoğan ve yakın çevresi tarafından ansızın ortaya çıkarılması niyetlerinin hiç de iyi olmadığını anlamak için yeterli. (02.07.20)