Bir yandan salgın bir yandan ekonomik kriz: Kapitalizmin iki illeti işsizlik ve pahalılık günlerinde kıdem hakkına saldırı hazırlığı
Bu kez bizzat Erdoğan tarafından kıdem tazminatına el konulması gündeme getirildi. Salgının ve ona eşlik eden ekonomik krizin en ağır etkilerini; işsizlik ve hayat pahalılığını en ağır yaşayan, bu nedenle zor günler geçiren işçi sınıfının durumunda hiçbir iyileşme olmamasına rağmen haklarının budanması, bu düzenin işçi düşmanı gerçek yüzüdür.
İşçiler çok iyi hatırlayacaktır; 1999 depreminin acıları yaşanırken aynısı yapılmıştı. Emeklilik yaşı uzatılmış, yeni vergiler konmuştu. 2001 krizi sonrasında da elindekini kaybeden yine işçi sınıfı oldu. Hangi parti hükümette olursa olsun, her zor dönemde işçinin hakkına el atılıp patronların kasasına aktarılıyor.
AKP iktidara geldiğinde emeklilik yaşını uzattı, ileride emekli olacakların aylıklarının bağlanma oranlarını düşürdü. Yapılan eleştirilere Erdoğan “İleride refah olacak, bu kadar fazla paraya ihtiyaç kalmayacak” diyordu. Ona inananlar şimdi sonuçlarını yaşıyor. Bugün aldatmalarına inananlar yarın benzerini yaşayacak.
Vergi iadesi sistemi değiştiğinde de aynısı oldu. Geri alınan KDV miktarı gerçekleşenin %20’si civarındaydı. AGİ olunca hem gelir vergisi oranı düştü hem de birçok yerde patronlar ödemedi. Buna çözüm buldular, şimdi AGİ asgari ücrete dahil oldu.
Çalışma bakanı hem patronlara hem de işçilere ek yük binmeyecek diyor. Yani herkesi uyutmaya çalışıyor. Her şeyden önce bugünkü sistemde işçiden kesinti yapılmıyor ama yapılacak. İşçi tazminatının tamamını alıyor ama alamayacak. Çalışan işçinin cebinden daha çok para çıkıp emekliliğinde cebine daha az para girecek.
AKP kıdem tazminatına el konmasını çok kez gündeme getirdi. Hem işçi sendikaları hem de patronlar buna itiraz etti. Patronlar için sorun işçiler mücadele etmesi duurmunda üretimin aksamasıydı. Bu nedenle değişiklik yapılmadı. Aynı nedenle AKP, patronları razı edecek şekilde düzenleme yaptı; patronlar iki kez kazançlı çıktı. Hem ödeyecekleri prim azaltıldı hem de birikecek parayı kullanma olanakları arttırıldı.
Tepkiler üzerine kıvıran Erdoğan, “aranızda anlaşın” dese de planı öne süren kendisi. Muhalefet partileri, AKP’nin paraya sıkıştığını söyleyip iktidarı hedef gösteriyor. Bu eksik bir açıklama.
Kıdem tazminatına el konulmasının ötesinde budanarak veya doğrudan yok edilerek bu masraftan kurtulmak patronların uzun yıllardır isteği. İşçi çıkarmada da elleri rahatlayacak. Sorun, işçlerin tepkisini önleyecek bir siyasi iktidar olmayışı. Bugün AKP, en güçlü olduğu dönemde değil ama işçi sınıfı zayıf. İşsizlik, salgın nedeniyle veya salgın bahanesiyle dayatılan kısıtlama ve baskılar, örgütlenmenin zayıflığı işçi sınıfının gücünü azaltıyor.
İşte AKP bu ortamdan cesaret alıp patronların isteğini yerine getirmeye çalışıyor. Böylece ekonomik kriz nedeniyle kârı azalan patronların kasalarını işçinin parasıyla dolduracak. Hizmeti karşılığında patronlardan hem destek hem de kırıntı alacak.
Erdoğan, işçileri sevdiğinden değil patronlara hizmet etmek için iktidarda duruyor. Her sıkıştığında, her seçim öncesinde patronlara yeni kıyaklar geçmesi boşuna değil. İşçi sınıfına; göz korkutma, boş milliyetçilik, tatlı hayalden başkası düşmüyor.
Örneğin irili ufaklı patronlar için açıklanan tüm paketler uygulandı; patronların kasasına aktı. Buna karşın damat bakanın son birkaç yılda açıkladığı 15 işsizlik paketinin hiçbiri gerçekleşmedi. Aslında bu paketler de patronlar içindi. İşsizlik paketi adı altında, patronlara para verdiler, para alan patronun işçi alacağını söylediler.
İşçi sınıfı işini ve gelirini kaybediyor. Salgın ortamında iş aramaya, hak aramaya çıkmak sorun ve zor.Ancak başka seçenek var mı? Bu zor günlere neden olan düzenin, en zor dönemde haklarımıza el koymasına katlanmak tek bir sebep olmamalı. (30.06.20)