Siyasilerin gündemi belediye seçimleri Emekçilerin gündemi iş ve geçim derdi
Siyasi çevrelerin gündemi belediye seçimi, milyonların gündemi ise işsizlik ve hayat pahalılığı. Siyasi parti yöneticileri, aday seçimini tamamlayınca meydanlara koşacaklar. Utanmadan, “her şey çok güzel olacak” deyip gösteriş yapacaklar. Açılış törenleri ve bol vaatli konuşmalar ancak seçime kadar sürer.
Seçime kadar bir yandan ekonominin iyiye gittiği izlenimi verilecek ama diğer yandan patronların kasalarına para akıtılacak. Elbette seçimden sonra bu “seçim ekonomisi”nin sonuçlarını yaşayacağız. Geçtiğimiz yaz sonunda olduğu gibi.
Bugünlerde dövizin düşüşü ekonominin iyiye gittiğinin işareti olarak sürekli gündemde tutuluyor. Ancak fiyat zamlarına gerekçe olarak gösterilen dövizin hatta petrol fiyatının gerilemesine rağmen, devletin elektrik ve doğal gaz zammını geri almaması gibi diğer tüm ürünlerin fiyatının düşürülmemesinden söz edilmiyor. Erdoğan, büyük patronların emekçilerin ve yoksulların sırtından yaptığı vurgunu gizlemek için soğan “istifçilerini” kovalıyor. Zaten onu da takan yok!
Ne Erdoğan’ın ne de damadının ekonomi üzerinde kontrolü var. Yıllarca faizi indirerek, enflasyonu indireceğini söyleyen Erdoğan, şimdi dünyanın en yüksek faizinin ödenmesine gıkını çıkarmıyor. ABD, AB, Asya ülkelerinde kredi faiz oranları %1 civarında; Türkiye’de ise resmi olarak %25, gerçekte %35-40 civarında. Patronlar, aldıkları borçları ödemek için, üretime devam edebilmek için kredi almak zorunda ve artan kredi maliyetini, hemen fiyatlara yansıtıyor. İşte Erdoğan’ı bir kuru soğana muhtaç eden budur.
Ekonominin ne kadar kötü durumda olduğunu anlatan bir gerçek ise hiç sözü edilmeyen işsizlik. Türkiye’de hep resmi olarak %9 civarında olan işsizlik, son yıllarda %11’e çıktı; 3.5 milyon kişiyi aştı. Erdoğan hızla harekete geçti ve bu rakamları açıklayan TÜİK başkanını görevden aldı. Artık rakamlar, istendiği düzeye gelecek demektir.
Patronlar, kâr için fiyatlara zam yapar, az işçiyle daha çok iş yapar, ürünlerde sahtecilik yapar, yapar da yapar. Ancak işçiler yaşam düzeylerini korumak için zam istese “enflasyona neden” olur nakaratı başlar. Sözde uzman ekonomistlerin dilinde çoktan beridir bu laf var.
Türk-İş yönetimi, asgari ücretin önce 2 bin liraya çıkartılmasını sonra enflasyon oranında zam yapılmasını istediğini açıkladı. Emekçilere verilen önemin göstergesi olan çalışma bakanı, bir karşı açıklama bile yapmadı. Zaten kendisi yukarıdan gelen emri bekliyor; başörtülü kadın toplantılarında önüne konan metinleri okuyor, ne çalışma, ne emekçiler ne de başka bir şey hakkında en ufak lafı var.
Nasıl patronların isteğiyle, hatta elektrik ve benzinde yapıldığı söylenen maliyet artışı oranında hemen fiyat ayarlanıyor, aynı şey ücretler ve işsizlik için de geçerli olmalı. Sonuçta ücret emekçinin geçim fiyatı. Sendikacılar lafta talepte bulunuyor ama almak için hiçbir şey yapmıyor. O halde emekçiler güçlerini, üretimden gelen güçlerini kullanmak için harekete geçmeli. Bunun için emekçilerin kendine güvenmesi, iş yerlerinde birlik olmak, örgütlenmek gerekli. (04.12.18)