Seçim meydanlarında konuşan çok ama işçi sınıfının sesi yok
Yıpranma sürecine giren AKP’nin erken seçim kararı, derinleşen ekonomik sorunların gittikçe büyüyen gölgesinin altında kalıyor. İşsizlikle kıvranan milyonlar, banka borçlarını ödeyemeyenler, ürünün karşılığını alamayan köylüler, gelecek kaygısı çeken gençler, meydanlarda toplananlara eklenip siyasileri dinliyor ve belki bir umut arıyor.
Oysa seçimin amacı kalabalıkların amacıyla aynı değil. Katılan tüm partilerin tek derdi, kâr düzenin korunması, patronlara hizmet etmek. Erdoğan ve AKP, seçilirse çalışanlara daha fazla para vaat ediyor ama yıllardır gün be gün irili ufaklı patronlara bol keseden para dağıtıyor. Aslında diğerleri de aynısını yapacak. CHP’li İnce, “bu güne kadar neden yapmadınız” diyor ama patronlara bol keseden para verilip emekçilere neden verilmediğini söylemiyor. Asgari ücretin, emekli aylıkların arttırılması bir yana. kendi patronlarından zam almak isteyen işçilerin grevini seçim döneminde dahi geceyarısı alınan Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklayarak yaşamlarını iyileştirmesine engel olunuyor. İşte meydanlarda asıl konuşulması gereken gerçekler bunlar.
Bu seçim temel olarak, Erdoğan’ın kendini bir süre için onaylatması ve sistem değişikliğiyle iktidarını daha da elinde toplayıp sertleştirebilmesi amacıyla yapılıyor. Erdoğan seçilse, mecliste çoğunluğu alsa bile yükselen ekonomik kriz ve Ortadoğu’daki sorunların ötesinde genel olarak uluslar arası durumun etkileri, iktidarını zora sokacak. Yıpranma süreci belki de hızlanacak ve bu da iktadarda kalmak için çok daha baskıcı bir yönetime dönüşmeye zorlayacak.
Tersine olur CHP ve ittifakı bir düzeyde seçimde önde çıksa bile gelecekte yaşanacaklara belirleyici bir etkide bulunmaları imkansız. Avrupa’da benzer süreç yaşandı; sağdan bıkan kitleler, sola yöneldi ve sol iktidarlar, sağın kemer sıkma kararlarını uyguladı. Şimdi kitleler, daha gerici siyasetçilere yöneliyor ama bu da hiç bir şeyi çözmüyor. Türkiye’de de benzeri yaşandı. 1999 krizinden sonra kitleler soldaki DSP’yi iktidara getirdi; 2002 krizinden sonra sağdaki AKP’yi. AKP iktidarında, krizin arası uzadı ama zaten emekçiler, en fazla durumları daha kötüleşmedi, hep ucu ucuna yaşadı.
İşte işçi sınıfı, seçime bu açıdan ve tecrübeden bakmalı. Bir krizden diğerine yaşamlarını alt üst eden, hatta dünyanın öbür ucundaki bir durumdan ötürü bile zarar veren bu düzenin temsilcilerinden birini, diğerine yeğlemek ne kadar, ne işe yarayacak? Erdoğan’ın, AKP’nin, hatta CHP’nin peşinde koşan milyonlarca işçi, elinde olduğunu zannettiklerini yitirdiğini görüyor.
Seçim, toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan, her şeyi var eden işçi sınıfının sorunların çözümü için yapılmıyor. Gündeme getirildiğinde de sadece oy almak için oluyor, uygulamada sadece patronların, para sahiplerinin çıkarlarına iş yapılıyor. Bu seçimde işçi sınıfının çıkarlarını savunan bir aday ne yazık ki yok. Bir çok sorunun birbirine eklendiği bir ortamda, işçi sınıfının sesinin duyulmaması büyük eksiklik. İktidardaki, muhalefetteki, eskisi, yenisiyle utanmaz siyasetçileri cesaretlendiren de ne yazık ki budur. (01.06.18)