Aynı ücrete daha az sıkıntı, daha az çalışma!
İki hafta boyunca, metal ve elektrik sektöründeki yüz binlerce işçi uyarı grevleri yaptı. Daha fazla ücret, daha az çalışma gibi pek çok amaçla sokaklara çıktılar çünkü tüm gerilemelerden bıkkınlar; artan baskıdan, güvencesizlikten, devamlı hafta sonu mesaileri ve fazla mesailerden, sonra da "iş yok" denip eve gönderilmekten.
Patronlar ve medyada, özellikle IG Metall’in (Almanya’nın metal işçileri sendikalarından. Avrupa’nın en büyük sendikası) mesai saatlerini kısaltma talebi kargaşa yarattı. Sendika sadece, en fazla 2 sene için mesai saatlerini haftada 35 saatten 28 saate düşürme, sürenin sonunda tam zamanlı çalışmaya dönme hakkını talep ediyor. Çalışma saatlerindeki bu kısaltma tamamen işçilerin kendileri tarafından ödenecek. Sadece, küçük çocuğu olan aileler gibi istisnai gruplar için 60-200 euro arasında ödenek talep ediliyor.
60-200 euro arasında ödenek elbette ücret kaybına yetmiyor ama bu kısıtlı ödenek bile patronlar tarafından çoktan "arsızlık" olarak nitelendi. İşçilerin ve sendikaların hem az çalışıp hem de bunun için ücret almak isteyecek kadar açgözlü olmalarına sinirden köpürdüler. Bir de "işçiler ne zaman az çalışacaklarına kendileri karar verirlerse" olacaklardan endişelendiler.
İşçilerin daha kısa mesai yapma istekleri karşısında patronların bağırıp çağırması yeni değil. Geçmişte işçiler günde 8 saatlik mesai için mücadele ettiklerinde, patronlar ekonomi çöküyor diye yakarmıştı; haftada 35 saat mesai için grev yapıldığında da şikayetlenmişlerdi. O zamandan beri sermaye sınıfı çılgın birikim elde etti. İşçiler, bu mücadelelerin hiçbirinde ücretlerinden vazgeçmemişti!
Bugün bile, işçiler kolaylıkla mesai saatlerini kısaltabilir, hatta bununla orantılı olarak daha fazla işçi iş sahibi olabilir, hem de kimse ücretinden olmaksızın. Şirketler son yıllarda bizlere giderek daha fazla iş yükledi ama daha fazla ücret vermedi. İş yükünü azaltmanın tek sonucu, aşırı sömürünün bir nebze azalması olacak.
IG Metall’in söylemlerinin konusu bu değil. IG Metall’e göre, her işçiye bireysel olarak, bir süre kısa mesai yapma hakkı verilmeli; bu sırada işçiler bu süre kısıntısının bedelini kendileri karşılayacak, patronunun kârına zeval gelmeyecek! Haftada 28 saat mesai kısıtlamasından ancak buna gücü yetenler yararlanabilecek. Çoğu kişi için bu mümkün değil.
Ayrıca birçok işçi, bunun herkes için mesai kısaltımı değil de bireysel olarak patrona kabul ettirilmesi gereken bir hak olarak düşünülmesinden dolayı kapsam dışında kalıyor. Özellikle küçük iş yerlerinde çoğu işçi bunu yapamayacak, çünkü patron basitçe işten çıkarma ile tehdit edebilecek.
"Bireysellik", aynı zamanda, işçiler arasında farklı ücret ve çalışma saatlerine neden olması ile de bir tehlike içeriyor. Patronlar halihazırda işçiler arasında ayrım yaratmış durumda: Geçici işçilerle kadrolu işçiler, gençler ve yaşlılar, kadınlar ve erkekler, "yerli işçiler" ile "yabancı işçiler" gibi ayrımcılık var.
İşçilerin içinde bulunduğu koşullar ne kadar farklı olursa, patronların "her işçi kendi başının çaresine bakmalı" fikrini yaymaları o kadar kolaylaşır. Böylece tüm işçilerin birlik olması gerektiği, işçi sınıfının parçaları oldukları ve sorunları gibi çıkarlarının da aynı olduğu bilinci zayıflar.
Görüldüğü gibi, IG Metall’in talebi patronlar için hiçbir tehlike yaratmıyor, hiçbir değeri yok. Patronlar buna rağmen bağırıp çağırmayı bırakmıyorlar; bunun amacı daha esnek çalışma saatlerine yönelik kendi taleplerini kabul ettirmek. Bütün yüzsüzlükleriyle, "İşçilerin mesai saatlerini kısaltma hakkı varsa, tam tersini yapıp birkaç yıl ’gönüllü’ çalışma ’hakları’ da olmalı’; mesela 35 yerine 40 saat" diyorlar.
"Gönüllü" mü? Hiç kimse haftada 5 saat fazla çalışmak için gönüllü olmaz! Fazla çalışmak ancak ekonomik zorla olur, mesela patronların verdiği ücret çok düşükse ve sizin ödeyecek faturalarınız varsa. Veya patron, eğer daha fazla çalışmazsanız sizi sürgün etmekle ya da işten çıkarmakla tehdit ediyorsa.
Patronların şikayet edip durmasının tek amacı, esnek çalışma baskısıyla bizi her an daha fazla sömürebilmek. Evet, sermaye sınıf bilincine sahip, ne istediklerini biliyorlar. Biz işçiler de buna ihtiyaç duyuyoruz!