Ana sayfa > Arşiv > Arşiv 2017 > Sınıf Mücadelesi Sayı:228 2 Haziran 2017 > Güncel... Güncel... Güncel...
İş, herşeyden önce gelir!
Suudi Arabistan’ı ziyaret eden Donald Trump, müttefiki İsrail’e gitmeden önce, istenilenleri söyleyerek gönül aldı.
Suudi Kralı, 110 milyar doları silah satışı olmak üzere, 380 milyar dolar değerinde sözleşme imzalayarak bu jeste karşı minnettarlığını belirtti. İşte büyük ihracatçı Amerikan şirketlerini memnun edecek bir girişim! Trump, dünyada ABD’nin çıkarlarını savunmak, büyük müşterileri incitmemek ve kaçırmamak için, en azından bir hafta sonu tavrına ve lafına dikkat etti.
2014’te gönderdiği bir tweet’te, Trump’un seçilebilmek için kullandığı milliyetçi demagojinin eksenini oluşturan Müslüman karşıtı söylem ve eleştiriler unutuldu: “Suudiler sadece kabadayı değil aynı zamanda zorba ve korkaklar. Paraları var ama cesaretleri yok.”
Trump, Riyad’da 37 cumhurbaşkanı ve Müslüman hükümet temsilcileri önünde, ona göre iyiliğin kötülüğe karşı savaşı olan terörizmle mücadeleden sözetti. Böylece kamuoyunda çocuk kitaplarını aratmayan dünya bakışlarını dile getiren Amerikan eski başkanı Reagan ve oğul Bush’un çizgisine yerleşti.
Dünyanın en güçlü devleti ABD’nin ve bölgenin güçlü devleti Suudi Arabistan’nın aşırı silahlanması, terörizmi engellemiyor, aksine besliyor. ABD emperyalizminin Ortadoğu ve Afganistan’da, Suudi Arabistan’ın Yemen’de sürdürdüğü savaş gibi, bölgeye sadece ölüm, yıkım ve sefalet getiriyor.
İslamcılar, militanlarını buralardan sağlıyor. Üstelik, her iki ülke de, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a girdiği, ona karşı savaşın öncelikli olduğu dönemde, kendi çıkarlarını savunmak için, El Kaide’yi silahlandırmak, para yardımı yapmakta tereddüt etmedi. Suudi Arabistan, daha yakınlarda, İran ile yaptığı güç mücadelesinde IŞİD gibi islamcı milisleri, doğrudan ya da dolaylı silahlandırmayı sürdürdü.
Trump’ın ziyareti, öncelikle Suudi Arabistanla ilişkileri geliştirmeyi amaçlıyor. Bunun için Trump’un, Suudi Arabistan’ın dinci diktatörünü eleştirmemesi gerekiyordu.
Ancak Trump, Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırma ve terörizmi desteklemekle suçladığı İran’a saldırma fırsatını kaçırmadı. Diğer bir deyişle, eğer bir devlet ABD’nin iyi müşterisi ise “terörizmi destekleyen devlet” (olsa bile) denmiyor, değilse terörist oluyor.
İran’a uygulanan ekonomik yaptırımların tam kaldırılmasını sağlayamayan İran’ın nükleer anlaşması, muhtemelen ölü doğmuş kalacak. Anlaşma, Batılı siyasi temsilcilerin ılımlı İslamcı dediği İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından imzalandı. Ruhani yeniden seçildi. Ancak bu durum, İran’ı yalıtmaya çalışan ve 80 milyon nüfuslu ülkenin bazan kendi çıkarlarıyla çatışan bağımsız bölgesel bir siyaset izlemesine katlanamayan Amerikan emperyalizminin düşmanlığını engellemedi.
Suudi-İsrail ortaklığıyla çevrilmiş olan İran ile ABD arasındaki gerginlik, kuşkusuz azalıp yok olma yolunda değil. ABD’nin Suudi Arabistan’a silah sağlaması, bölgede yaşayan insanları çok uzun zamandan beri bitirip tüketen yangına körükle gitmekten başka birşey değil.