Değişen yıl, değişmeyen sınıf mücadelesi
2016, artan şirket kârları tarafından desteklenen yeni bir borsa hareketliliği ile biterek kapitalist sınıf için harika bir yıl oldu. Bu kâr, kapitalist sınıfın emekçiler üzerindeki soygunculuğunun artmasıyla oldu. Şirketler, işçilerin işlerine, ücretlerine ve sosyal haklarına çok yönlü saldırı yaptı. İşçileri daha sıkı ve daha uzun süre çalışmaya zorlarken işten çıkarmaya devam ettiler.
Ücretleri düşürdüler ve böylece ücretler, artan yaşam masraflarına yetişmez oldu. İşçilerin, özellikle genç işçilerin sağlık ve emeklilik haklarında büyük kesik açıldı. Açlık sınırında ücret ödeyerek, geçici, taşeron çalıştırma yaygınlaştı.
Saldırılar, emekçilerin yaşam standartlarında gerilemeye yol açtı, öyle ki resmi istatistikler bile, bir ailenin şimdiki gelirinin 20 yıl öncekinden az olduğunu itiraf ediyor. Emekçilerin, özellikle kamuda çalışanların gelirindeki düşüş, kesinti programlarıyla hızlandı.
Kesintiler, emekçilerin yaşam alanlarının yakınlarındaki devlet okullarını, halk sağlığı merkezlerini, yaşlılar için gerekli sağlık sigortasını, yoksullar için sağlık yardımı ve işsizlik desteğini, engelliler ve emekliler için sosyal güvencelerin büyük kısmını yok etti. Kamu kaynaklarındaki kesinti; zorunlu altyapı hizmetleri, yollar, havaalanları, toplu ulaşım, atık su ve içme suyu sistemlerinde çürümenin devam edeceği anlamına geliyor.
Kapitalist sınıfın iki partisi Demokratlar ve Cumhuriyetçiler, devlet bütçesinin neredeyse tamamını; yüksek vergi kesintileri, sübvansiyonlar ve kurtarma paketleri gibi türlü dalaverelerle büyük şirketlere, bankalara, emlakçılara ve zenginlere devrediyor.
Trump, saldırılara devam etme niyetini seçimden önce göstermişti. Seçim kampanyası sırasında, Wall Street etkisindeki Washington bataklığını kurutacağına dair verdiği sözler, seçilir seçilmez hemen kapı dışarı edildi ve kabinesinin en üst sıralarına Wall Street milyarderlerini koydu! Oysa, yaşlılar ve kimsesizler için sosyal güvence, kamu eğitimine geri dönüşü vaad etmişti.
Başka bir deyişle Trump, önceki başkanlar Obama, Bush ve Clinton dönemlerindeki gibi işçi sınıfına saldırıyı geliştirecek ve yoğunlaştıracak.
Trump döneminde işçi sınıfını bekleyen en büyük tehlike; kampanyasında körüklediği ırkçılık, cinsiyetçilik ve göçmen karşıtı söylemleri benimsemesi, ırkçı ve beyaz üstünlüğünü açıkça savunanları, Beyaz Saray’da ve Adalet Bakanlığı’nda en üst kademelere atamasıdır.
Kapitalistlere, işçi sınıfını kendisine düşman edip, zayıflatarak, küçük parçalara bölmekten daha iyi bir hizmette bulunamazdı.
İşçi sınıfı 2017’de bir kez örgütlenip üretim alanlarında, okullarda ya da sokaklarda mücadele etmeye başladığında her şey değişebilir. Bu ülkenin işçileri yaklaşık 40 yıldır, 1970’lerin sonundaki kömür madeni işçilerinin grevleri ve ulusal grevlerden beri, kitlesel bir mücadele vermedi. Fakat tekrar yapamayacakları anlamına gelmiyor.
Kapitalistler, işçileri köşeye sıkıştırmaya devam edecek ta ki bizler, yeniden mücadele etmeye başlayana dek.
İşte bu kadar basit. Bu mücadeleden kim galip çıkar kimse bilmiyor, ama görünen, bu kavganın kaçınılmaz olduğu.
The Spark