Ana sayfa > Arşiv > Arşiv 2017 > Sınıf Mücadelesi Sayı : 223 - 1 Ocak 2017 > Tarihten... Tarihten... Tarihten...
Fidel Kastro’nun ölümü
Küba devriminin lideri Fidel Kastro, iktidarı on yıl önce kardeşi Raul’e devretmişti. Küba’da kitleler, ona saygılarını ifade ederken büyük devlet temsilcileri, cenaze törenine alt seviyede temsilci gönderdi. Emperyalist güçler, kendilerine kafa tutan birinin ölümünde bile saygıyı suç görüyor!
Küba Devrimi, diktatör Batista rejimini yıktı. ABD, Batista’yı destekliyordu çünkü onun rejimi üzerinden Küba ekonomisini avucuna almış, petrol rafinerileri ile şeker sanayisine hakimdi.
Bir çiftlik sahibinin oğlu olan Kastro, Batista askeri darbesinde 26 yaşındaydı. 1953’te Kastro, birkaç arkadaşıyla subayların Batista’ya karşı ayaklanmasını tetiklemek amacıyla Santiago kentinde bulunan Moncado isimli kışlaya saldırdı. Kastro, tutuklanıp yargılandı ve cezaevine girdi. Mahkemede diktatörlüğü teşhir edip “Tarih Bizi Aklayacak” başlıklı bir savunma yaptı.
Kastro, 1956’da cezaevinden çıkınca Meksika’ya gitti. Sonra kardeşi Raul, Che Guevara’da da dahil 82 kişi ile geri geldi. Çoğu ordu tarafından katledildi ve geriye kalan 20’ye yakını, Sierra Maestra dağlarına çıktı. Şanslıydılar, çünkü o bölgede köylüler, ABD şirketlerinin topraklarına el koymasına karşı ayaklanıp mücadele ediyorlardı ve gerilla hareketi onlar için bir destekti. Guevara bu konuda sonraları şunu yazmıştı: “Toprak reformunun yapılmasını, köylüler devrimimize dayattı.” Batista diktatörlüğünün feci baskıları, birçok kişiyi gerillaya katılmaya itti.
Kentlerdeki ılımlı burjuvazi, diktatörlükten bıktığı için Kastro’ya destek verdi. Guevara’ya göre dağlar (Sierra) ovalara (kentlere) hükmetmeliydi, çünkü “yeni devlet aygıtı, kırlarda oluşacak; gerillanın yeni bir örgütü, yeni bir yapılanması, bir yeni hükümeti oluşturacak her şeyi vardır.” Batista rejiminin kokuşmuşluğu ve mafya ile bağları zaferi hızlandırdı. Başkent Havana, kumarhaneleri, gazino ve gece kulüpleriyle, ABD’nin kerhanesiydi. Batista rejiminin yıkılmasını kitleler, büyük coşkuyla karşıladı, dünyada yankılandı.
Seçim düzenlemesi için geçici hükümet kuruldu. Hükümetin başbakanı, ABD yanlısı bir avukat, bakanları Batista karşıtı ama komünist düşmanı askerlerdi. Kastro kardeşler ile Guevara’nın hiç bakan koltuğu yoktu. Ancak kitleler için zafer, Kastro sayesindeydi ve tek gerçek önder, Kastro idi. Kastro taraftarları, zulüm rejiminin ve yolsuzlukların son bulmasını, kitlelerin hayat seviyesinin iyileşmesini ve ABD’ye siyasi bağımlılığın bitmesni istiyordu.
Kastro, Washington ile iyi ilişkiler kurmak için Nisan 1959’da ABD’ye gitti. Ancak ABD yöneticileri, onunla konuşmadı bile. Mayıs’ta Kastro, Batista’nın 1940’da planladığının aynısı olan tarım reformu başlattı. Ekilmeyen topraklar kamulaştırılacak, sahiplerine tazminat ödenecekti. ABD, çok fazla ve tek seferde ödeme dayattı. Kastro geri adım atmadı ve ordu, ABD şirketlerinin topraklara el koydu.
Kastro geri adım atmadığı için ABD yöneticileri Küba’ya karşı ambargo başlattı. Devletleştirme, sosyalist program temellerinde değil, daha çok ABD emperyalizmine boyun eğmemek ve Küba’nın ulusal bağımsızlığını korumak içindi.
ABD, Küba’ya diz çöktürmek için gıda ve ilaç dahil ambargoyu yaygınlaştırdı. Kastrocu yöneticiler, buna tepki olarak SSCB’den yardım istedi. Nisan 1961’de Kastro, Küba’nın sosyalist devrim olduğunu açıkladı ve ardından 30 yıl sürecek SSCB ile ekonomik yardım ilişkileri başladı. Bu sayede Küba, bir refah seviyesine ulaştı, yönetim de Moskova’nın siyasi çizgisine geçti.
Küba Devriminin ulusal sınırlar içerisine hapsedilmesi, yöneticilerinin siyasi sınırlarındandı. Küba devrimi yöneticileri, iktidarda kalabilmek ve ABD’ye karşı direnebilmek için kitlelerin desteğine sahip olmaları gerektiği bilincindeydiler ancak emperyalist düzeni yıkmayı hedefleyen proleter devrimci olmadılar.