Ana sayfa > Arşiv > Arşiv 2016 > Sınıf Mücadelesi Sayı : 211 - 1 Ocak 2016 > Tarihten... Tarihten... Tarihten...
Suriye 1925, Fransa, Şam’ı bombalıyordu
1914 yılında Beyrut, Şam, Kudüs, Osmanlı çatısı altında idi ve Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar, yüzyıllardır birlikte yaşıyordu. Dağılma sürecinde olan imparatorlukta, bir yandan Arap milliyetçileri baş kaldırmıştı diğer yandan Avrupalı kapitalist güçler çelişkili çıkarları için mücadele ediyordu.
Dünya savaşı başlayınca Osmanlı yöneticileri, Alman saflarında yer aldı. İngiliz istihbaratı, bölgede taraftar bulmak için Osmanlı İmparatorluğunu bölme sözü veriyordu. Örneğin Mekke şeyhi prens Hüseyin’e, Balfour beyannamesi ile gündeme gelen Siyonist hareketin Filistin’de ulusal biriminin oluşumunu desteklerse, büyük bir krallık verileceği sözü verildi.
Fransa ile yaptığı gizli 1916 Sykes-Picot anlaşmaları temelinde İngiltere, bugünkü Ürdün, Irak, işgal edilen Filistin ve İsrail topraklarını alacaktı. Fransa ise Suriye ile Lübnan topraklarına el atacaktı.
Suriye’de Fransız ordusu, Faysal’ı tahtan indirip yerine bir sömürge idaresi getirdi ve sonra da ülkeyi parçaladı. Çoğunluğu Hristiyanlardan oluşan Beyrup bölgesi oluşturdu ve din ve de milliyet temellerinde Suriye’yi 4 ayrı devlete ve de 2 ayrı bölgeye böldü. Yoksul azınlığı oluşturan Alevilere, Şam ve Halep’de çoğunluğu oluşturan Sunnilere karşı destek vermeleri şartıyla, bu iki kenti bölüp 2 ayrı devlet oluşturdu. Aleviler, sömürge ordusuna alındı ve ileriki yıllarda Esad ailesinin etrafındaki Suriye ordusunun bel kemiği ortaya çıktı. Esad ailesi diktatörlüğü, hala iktidarda. İşte bugünün nedenlerinden biri 1920’de Fransa’nın uyguladığı bu iğrenç siyasettir.
Suriye’nin parçalanmasına ek olarak çok ağır vergiler dayatıldığı için zamanla büyüyen isyanlar çıktı. 1925 yılında bir Dürzü heyeti, Fransız sömürge yönetimine gidip şikayetlerini duyurmak istedi. Ama heyet üyeleri tutuklanıp sürgüne gönderildi. Bu tutuklama, bir kıvılcım oldu ve Dürzü bölgesinde genel bir ayaklanma başladı. İsyan, genç Dürzü milliyetçi lider, Sultan el- Atraş tarafından yönetiliyordu. İstekleri, Suriye’nin birleştirilmesi, demokrasi ve bağımsız bir hükümeti idi…
Ağustos başında Fransız hükümeti, sömürge ordusuna bağlı 3 bin askeri, dağlık Dürzü bölgesine isyanı bastırmak için gönderdi. Ulusalcı isyancılar, bu orduyu hezimete uğrattı. Ardından Fransa, önemli sayıda askeri güç, ağır silah, tank ve savaş uçağı gönderip isyancıları yoğun bir şekilde bombaladı. Birçok köy talan edildi, yakılıp, yerle bir edildi. Köylüler tutuklanıp kitlesel sürgüne gönderildi. Ancak bu aşırı baskı; öfke ve isyanı körükledi…
İsyan; Şam, Humus, Hama gibi kentlere, Suriye’nin diğer bölgelerine ve hatta komşu Lübnan’ın güneyine yayıldı. Fransız ordusunun tepkisi çok acımasızca oldu. Fransız savaş uçakları, Şam’daki yoksul mahalleleri, isyancılara yardım ettiği veya sempati duyduğu şüphesiyle, feci şekilde, haftalarca bombaladı. Fransız yetkililer, Şam halkından ceza olarak üç gün içerisinde ödenmek şartıyla 100 bin lira altın para istedi. Yoksa şehir yeniden bombalanacaktı. Nitekim öyle de oldu.
Bütün emperyalist güçler bu baskıyı destekledi. Şubat 1916’da toplanan Milletler Birliği (BM’nin atası) Fransa’nın Suriye mandasını ve baskılarını onayladı…
Suriye isyanı, aylar boyunca devam etti. İsyan ve baskı, Şubat 1927’ye kadar sürdü. Fransız hükümeti isyanı bastırmak için 50 bin asker gönderdi. İsyanın bastırılması Suriye saflarında, çoğunluğu sivil 10 bin, Fransız ordusunda ise 2.500 kişinin ölümüne sebep oldu.
Sonraki yıllarda da Fransız devleti, Suriye’ye tamamen hakim olamadı. Fransız ordusu utanç verici bir şekilde Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı. Ama terketmeden bir yıl önce Şam’ı yine bombaladı.