CHP emekçilerin değil, kâr düzenin destekçisidir
Seçim sürecinin yeniden başlaması, siyasi partilerin arasındaki laf yarışının yeniden başlaması demek. Özellikle, iktidardan pay almak için bir süredir fazla çığırtkanlık yapmayan partiler, öne çıkmaya çalışacak.
Bunların başında CHP geliyor. Diğerleri gibi CHP’nin de muhalefeti ve vaatleri, gerçekler üzerine değil, iktidar olma yarışı üzerine. Bu nedenle bugün öne sürdüklerini yarın arkada bırakabiliyor, bugün söylemediklerini yarın öne çıkarabiliyor.
CHP’nin, Üsküdar ilçesinin en fazla destek alan eski müftü adayının yaptığı gibi. Onun tutumu, ne CHP için ne de diğer partiler için ilk değil, son da olmayacak.
Bu düzende siyasi partiler, farklı ekonomik ve sosyal düzenler savundukları için birbirlerinden ayrılmıyor. Hepsi aynı sömürü düzenini savunuyor. Üretim araçlarının, fabrikaların toplumun kontrolünde olması gerektiğini savunan, ücretlerin enflasyona, hayat pahalılığına göre aynı oranda belirli aralıklarla arttırılmasını ya da ücretleri patronların değil işçilerin belirlemesi gerektiğini veya Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını savunan hiç bir parti yok.
Siyasi partilerin aralarındaki farklılıklar, hangi patron kesiminin çıkarlarını savundukları ve de oy isteyecekleri kitleleri kandırmak için ileri sürecekleri vaatlerin farklılığından ötürü.
İşte bu nedenle CHP’nin elleri kolları bağlı durumda. İktidara yaklaştığını zannettiğinde, “sorumlu muhalefet” yapıp “ellerini hatta tüm bedenini taşın altına” koymaya can atıyor. Düzenin zarar görmemesi amacıyla bir siyasi parti için intihar demek olan oy kaybını bile göze alıyor.
CHP yönetiminin, AKP ile sürdürdüğü koalisyon görüşmelerinde, yaptıkları açıklamalarda samimi olduklarına inanılabilir. Çünkü CHP gibi ve MHP gibi partilerin var oluş amacı her kriz dönemlerinde düzene dayanak olmaktır. Sadece askeri darbe sonrasındaki siyasi tarihe bakmak bile bunu doğruluyor. Ne zaman ekonomik veya siyasi kriz olsa CHP, SHP, DSP, sağ partilere dayanak olup iktidara destek verdiler. Karşılığında, bir sonraki seçimde meclis dışında kalmayı aldılar. Ama vazifelerini başardılar.
Bugün de CHP aynı yolu izliyor. Seçim döneminde kıyasıya eleştirdiği AKP yöneticilerini, hükumet olma ihtimali belirince övgüye değer görüyor. Yeter ki düzen aksamasın. Kendisine verilene razı.
Önümüzdeki iki aylık seçim döneminde ve sonrasında benzer duruma tanık olacağız. Aslınca CHP’nin, hükumete girebilmek için çok daha suya sabuna dokunmayan bir kampanya yürütmesi daha büyük olasılık.
Emekçiler, emekliler ve köylüler için hala aynı ücret artışlarını ileri sürmeleri, bunun bir işareti. Üç ay önce vaat ettikleri artışın bir karşılığı vardı, bugün ise neredeyse hiç değeri kalmadı. Buna rağmen, AKP’yi fazla zorlamayıp diğer partilerle aralarında farkı kısaltacak, uzlaşmaya daha açık bir siyaset izlemeleri daha büyük olasılık. Zaten, uzlaşma için vaatlerinden, kırmızı çizgilerinden pazarlık başlamadan bile vazgeçmişlerdi.
Diğer bir çok partiden hiç bir beklentisi olmayan ve fayda görmeyen milyonlarca emekçi, CHP’yi ve vaatlerini bir ölçüde umut olarak görüyor. Bizce karşılığı olmayan bir beklenti. CHP’nin yetersiz vaatleri, etkisiz önerileri, sözden dönmeleri, siyasetlerini uygulayamaması, kötü veya beceriksiz yöneticilerinden değil, siyasi sistem içindeki somut konumundan, düzen için oynadığı rolden kaynaklanıyor. Değiştirmesi de imkansız. (02.09.2015)