Ana sayfa > Arşiv > Arşiv 2015 > Sınıf Mücadelesi Sayı : 205 - 3 Temmuz 2015 > Sınıf Mücadelesi’nin Sözü
Metal iş kolundaki başarılı mücadele ve Renault grevi
Genellikle seçim kampanyaları döneminde, özellikle de genel seçimlerde, emekçiler, hoşnutsuzluklarını ifade etmek için seçim sonuçlarını bekler. Ama son sefer metal iş kolundaki, özellikle de otomobil işçileri, seçimi beklemeden mücadeleye geçtiler ve önemli ölçüde de başarılı oldular. Haklı olarak seçim sonuçlarından fazla bir şey beklemediler ve esas güçleri olan “üretimden gelen güçlerini” kullandılar.
Hoşnutsuzluğun nedeni ve mücadelenin başlaması
Son bir yıl içerisinde TL dolara göre yaklaşık %25’lik bir değer kaybına uğradı ve bunun sonucu olarak yapılan fiyat zamları, çoğunluğun olduğu gibi emekçilerin de satın alma gücünü en az aynı oranlarında geriletti. Bunun da somut yansımaları olarak eski ücretleriyle zor da olsa geçinebilen emekçiler, artık geçinemez duruma düştü. Son dönemde kredi borcunu ödeyemez durumuna düşen kişi sayısının 5 milyona fırlaması ve de mali sorunlar yüzünden mahkeme aşamasına gelen kişi sayısının 510 bine tırmanması bundan dolayı.
İşte böyle bir ortamda patron yanlısı Türk-İş’e bağlı Türk Metal, MESS ile sendikalı 200 bine yakın metal işçisi adına, işçilere danışmadan, her zamanki gibi 2 yılığına değil, bu defa 3 yıllığına %3’lük bir ücret zammı temelinde anlaşma imzaladı. Bu anlaşmanın sonuçları milyonlarca işçiye yansıyor.
İşte olaylar bundan itibaren yavaş yavaş gelişmeye başladı. İlk aşamada en tepkili ve duyarlı işçiler, hoşnutsuzluklarını sendika temsilcilerine ve idareye ilettiler. Genellikle aldıkları cevap “kriz var”, “elimizden başka bir şey gelmez”, “zaten artık sözleşme imzalandı”, “yapacak bir şey yok”, “yasalara saygılı olup sözleşme süresinin bitmesini beklemek gerekir” oldu. Bu laflarla işçileri geçiştirmeye çalıştılar.
Haftalar geçtikçe artık geçinemeyen işçiler, patron kârının krize rağmen devamlı arttığını gördükçe tepkilerini daha da artırdı ve bu süreç nisan ayında, iyice hızlandı. Özellikle Bursa’da Oyak-Renault ve Tofaş-Fiat’ın olduğu iki farklı sanayi bölgesindeki fabrikalarda, tepkiler gittikçe yoğunlaştı. İşçilere verilen cevap yine aynı kaldı: “Sözleşme süresinin bitmesini beklemek lazım.”
Bu dönemde iş yerindeki sendikaların yetki davası nedeniyle gurup sözleşmesinin dışında kalan Bosch işçilerinin tepkisi ve mücadelesi oldu. İşçiler, sözleşme yapamadıkları için son üç yıldan beri ücret zammı alamamanın yarattığı öfke ile yasa masa da dinlemeden, 15 nisan günü işi durdurdu ve iyice sıkışmış olan patron, bir günde teslim olup işçilere %60 civarında ücret zammı veren sözleşmeyi imzaladı. Bu önemli olaya büyük medya hiç de rağbet göstermemiş olsa da haber Bursa’daki bütün fabrikalara yayıldı.
15 nisandan itibaren Bursa’daki fabrikalarda, başta Renault olmak üzere, hava iyice değişti. İşçiler, Türk Metal’den istifa etmeyi ve daha da önemlisi üretimden gelen güçlerini kullanarak Bosch işçilerinin elde ettiği hakları elde etmeyi hedeflediler. Artık “üç yıl beklemek zorundayız” gibi lafları dinlemiyorlardı bile. Bir yandan kendi aralarında örgütlenmeye başladılar diğer yandan da en az 20 bin işçiyi kapsayan Renault, Tofaş, Çoşkunöz, Mako, Ototrim, Delfi, Valeo, SKT, Farba gibi fabrikalarda, yemekhanede hep birlikte tabaklara kaşık ve bıçakla vurarak, vardiya giriş ve çıkışlarında hep birlikte sloganlar atarak eylemlerini büyüttüler ve hatta miting yaparak kendilerine olan güvenleri artmaya başladı.
Yavaş yavaş Türk-Metal’den istifalar gelmeye başladı. Patronlar ise gözdağı vermeye çalıştı. Örneğin Renault, bu süreci durdurmak için 5 mayısta 16 işçiyi işten atmaya karar verdi. Gece vardiyasına gelen işçiler, 16 arkadaşlarının işten atıldığını gördü ve hemen eyleme geçti. İçerideki işçiler de fabrika içinde kalmaya karar verdi. Yani fiilen fabrika işgal edildi. Paniğe kapılan müdürler hemen harekete geçti ve geri adım atarak 16 işçiyi geri aldılar. İdare ücret zamları için ise hemen karar veremeyeceğini genel müdürlüğe danışmak için 15 günlük bir süre istedi. İşçilerin bu kitlesel tepkisi ve başarıları, daha önce yaptıkları hazırlıkların ürünüydü.
Renault grevi ve fabrika işgali
14 mayısta idare harekete geçerek sabah vardiyasına MESS’in imzaladığı 17 aralık sözleşmesinin dışına çıkamayacağını, yani zam yapmayacağını duyurdu. İşçilerin buna cevabı; üç vardiya birden eyleme geçip üretimi tamamen durdurmak oldu. İdare, önce ufak tefek tavizler verip eylemi kırmaya çalıştı. Örneğin hafta sonunu tatil yapmayı ve işçilerin fabrikayı boşatmasını önerdi. Ama işçiler bu tuzağa düşüp fabrikayı boşaltmadı.
Renault grevi ardından diğer fabrikalardaki işçiler, dayanışma eylemlerinde bulundu ve kısa zaman sonra da, onlar da üretimden gelen güçlerini kullanarak Bosch işçilerine verilen hakları istediler. Bu fabrikaların başında otomobil iş kolunda veya ona bağlı olan Tofaş, Ford, Çoşkunöz, Mako, Ototrim, Delfi, Delfi, Türk Traktör gibi fabrikalar başta geliyordu. Bursa’da greve katılan işçi sayısı, birkaç gün içerisinde 16 bini aşmıştı.
Renault grevi adeta bütün Bursa’yı harekete geçirdi. Başta işçi aileleri olmak üzere Bursa halkı, grevleri destekledi ve sahiplendi. MESS ve polis güçlerinin müdahale etmeye cesaret edememelerin temel nedenlerinden birisi de bu oldu.
Grev, sonraki günlerde İzmit, Ankara, İzmir ve diğer bazı sanayi şehirlerine de yayıldı. Greve geçen neredeyse her fabrika Renault’yu örnek almaya çalıştı.
18 mayıs pazartesinden itibaren hem idarenin hem de valiliğin işçiler üzerindeki baskısı ve oyunları artmaya başladı. Ama ne baskılar ne de kumpaslar işçileri yıldırmadı, bölemedi, teslim alamadı! Neden? Çünkü işçiler sadece kararlı değil, aynı zamanda örgütlenmeyi de başardı.
Renault işçileri bundan üç yıl önceki toplu sözleşmelerde haklarını alabilmek için Türk Metal’den istifa edip Birleşik Metal’e geçmeye çalıştılar. Ancak DİSK-Birleşik Metal de onlara gerektiği gibi sahip çıkmamış ve bunun sonucu olarak ön plana çıkan işçiler işten altmıştı. Onlar için bu yenilgiydi. Ama yılmadılar ve bundan ders çıkarmasını bildiler.
Bu defa ilk aşamada kendi içlerinden en güvendikleri, en sağlam buldukları, en mücadeleci gördükleri arkadaşlarını temsilci seçip örgütlendiler. Bölümlerde her 20 işçi bir temsilci seçti, ardından bütün bölümleri temsil eden 24 ve de tüm fabrikayı temsil eden 8 temsilci seçtiler. Kararları taban veriyordu, temsilciler bunları yerine getirmekle yükümlüydü ve tabana hesap vermek zorundaydı.
İşçilerin örgütlülüğünü gösteren başka bir örnek de uyguladıkları denetimdir. Fabrika işçi işgali altındayken, fabrika kimliği olmayan kimse içeri alınmıyordu. İçeride binlerce işçi hep bir aradaydı. Ama gelen bir uyarı üzerine idarenin sivil polislere kimlik dağıtabileceği bu kimlikle içeri girebileceği idi. Bunu tespit etmek için her atölye kendi arasında toplandı. 6 kişinin hiçbir atölyeye ait olmadığı ortaya çıkınca bu kişilerden fabrikayı terk etmeleri istendi.
Başka bir örnek ise işçiler adına görüşen temsilciye vali, baskı yapmaya çalıştı. İşçiler de karar alıp vali ile görüşmeye temsilci göndermeyeceklerini ve eğer vali işçileri görmek isterse, o zaman fabrikaya gelmesi gerektiğini söylediler!
Böyle bir kararlılık ve örgütlülük karşısında ne Bursa’daki ne de Fransa’daki genel müdürler fazla bir şey yamayacaklarını ve her geçen günkü kayıplarının milyonları bulduğunu göz önünde bulundurarak daha da geri adım atmaya karar verdiler. Önce 1.200 lira ikramiye, hiçbir işçinin işten atılmayacağına dair güvence ve de Türk Metal’in bundan böyle işçileri temsil etmediğini (zaten işçiler topluca istifalarını verdiler), işçi temsilcilerinin işçilerin seçtikleri temsilciler olacağını kabul ettiler. Yine tüm bunlara rağmen işçiler grevi sürdürdüler.
26 mayıs akşamı Fransa’dan müdürler geldi, akşam saat 20’den ertesi gün sabahı saat 3.30’a kadar görüşmeleri devam etti, en nihayet 9 maddelik bir sözleşme imzaladılar. İşçiler için en önemli madde bir ay sonra Renault yeniden ücret zammı konusunu işçi temsilcileriyle görüşecek!
Sonunda Renault işçileri bu ciddi mücadelelerinin meyvelerini aldılar ve bir defa daha işçiler üretimden gelen güçlerini hep birlikte kullandıklarında çok şeyler başarabileceklerini gösterdiler. Renault ile işçi temsilcileri arasında yapılan son görüşmede (28 haziran) işçiler aylık net 248 ile 334 TL zam elde ettiler. Ümit ederiz bu zafer de bir kıvılcım olur!
Diğer fabrikalardaki işçi eylemlerine gelince, patronlar panik halinde belirli tavizler verdiler. Ancak işçilerin örgütlülüğünün Renault’daki seviyelerde olmadığını görünce yavaş yavaş en mücadeleci işçileri atarak, eski korku havasını yaratmaya çalışıyorlar. Örneğin Ford’a 70, Tofaşta 80, MAKO’da 80 işçi işten atıldı. Türk Traktör gibi bazı diğer fabrikalarda da tensikatların olduğu belirtiliyor. Ama diğer yandan da bazı tepkiler gelişiyor.
Ne Renault ne de diğer fabrikalarda işçileri temsil eden gerçek sendikalar oluşturuldu. Önümüzdeki dönemde bu konu canlılığını koruyacak.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Renault ve diğer metal fabrikalarında on binlerce işçinin verdiği son ücret ve hak mücadeleleri, özellikle de kaybedilen satın alma gücünün yeniden geri alınması, yani %25 ücret zammı ve emekçilerin kendi sendika ve temsilcilerini seçebilme hakkı en az 15 milyon emekçiyi ilgilendiriyor. Bu mücadele de onları da harekete geçirebilir. Şimdiden onların yanında olacağımızı belirtelim. (29.06.2015)