Sinif Mucadelesi

25 yıl önce 9 Kasım 1989: Berlin Duvarı’nın yıkılışı

Çarşamba 10 Aralık 2014

Demokratik Almanya Cumhuriyeti hükumeti, 9 Kasım 1989 akşamı alelacele, Doğu Almanya vatandaşlarına yabancı ülkelere yolculuk edebilme izninin verildiğini açıkladı.

Açıklama, hemen etkili oldu ve öncelikle buna inanamayan binlerce, yüzbinlerce Doğu Almanyalı, bu açıklamanın ne kadar doğru olduğunu anlamak için, kendilerini Batı Almanya’dan ayıran duvar boyunca, ara ara yer alan geçiş noktalarına akın ettiler.

Gerilimli geçen birkaç saatten sonra, olaya hakim ve engel olamayan sınır muhafız birlikleri, herkesin geçmesine izin verdi. Böylece, bütün bir halkı hapseden bu iğrenç Berlin Duvarı,
Demokratik Almanya Cumhuriyeti Devlet Başkanı Erich Honecke’nin, bu duvarın 100 yıl kadar daha ayakta kalacağını törenle açıklamasından çok kısa bir süre sonra yıkıldı.

Değişimin ilk işaretleri dışarıdan, mengeneyi gevşetmeye ve Doğu Ülkelerini kendi kaderlerine terk etmeye karar vermiş olan SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) liderlerinden geldi. Macaristan, 1989 Mayıs’ında, Avusturya ile olan sınırlarını açacağını ilan etmişti.

Binlerce Doğu Almanyalı, Macaristan’dan geçerek Batı Almanya’ya doğru kaçmaya koyulmuştu. Batı Almanya’ya doğru akın, yaz aylarında daha da yoğunlaştı, öyle ki; Doğu Almanya’daki hastanelerde, fabrikalarda, toplu ulaşımda hiçbir şey doğru bir biçimde işlememeye başladı. SSCB tarafından terk edilen Doğu Almanya Hükumeti, bu hareketi durdurmada aciz kalıyordu.

Protesto gösterileri dalgası

Ülkeyi terk etme dalgası karşısında sinirlenen, kızan kitle, protesto gösterileri yapmaya başladı. Protesto göstericileri “Çıkmak istiyoruz” sloganlarına karşı, “kalmak istiyoruz” sloganlarıyla karşılık veriyor, bulundukları yerdeki koşulları değiştirme istemlerini ortaya koyuyorlardı. Baskıya, siyasi polisin (Stasi) varlığını hissetmeye ve korkuya rağmen, kırk yıl boyunca bir diktatörlüğe maruz kaldıktan sonra hareket, boyun eğmekten, teslim olmaktan çok uzaktı ve Sonbahar ayları boyunca, giderek daha da kitleselleşti. Protesto gösterileri, büyük kentlerde kesintisiz olarak birbirini izliyordu. Öyle ki, bu haftalar boyuca, Demokratik Almanya Cumhuriyeti nüfusunun yarısından fazlası protesto gösterilerine katıldı. Honecker’in görevinden alınması bile hareketi engelleyemedi.

Berlin’de 4 Kasım’da derin ve neşeli, 1968 Mayısını andıran bir hava içinde sayıları 1 milyona yaklaşan protestocu vardı. Kitleler Demokratik Almanya Cumhuriyeti rejimini reddediyordu. Bu Stalinci diktatörlük, sosyalizmin çirkinleştirilmiş yüzünü yansıtıyordu.

Olaylar iyice coşmuş, gelişmişti ve paniğe kapılmış olan hükumetin aldığı önlemler her defasında geç kalıyordu. Protestocular, hükumetin istifasını istiyorlardı. Bu talebi henüz dile getirilmişlerdi ki, hükumet blok halinde istifa etti. Ertesi gün yani 8 Kasım’da sıra Doğu Almanya Komünist Partisi’ne geldi. Siyasi bürosu kendini feshetti ve kendini reformcu olarak adlandıran yeni bir yönetim atandı.

Ancak protesto gösterileri devam ediyordu. Yeni bakanlar, Komünist Partisi’nin yeni üyeleri, protesto göstericilerinin sloganlarının yankılarıyla, özgürce yapılacak seçimden, çok sayıda farklı görüşlerden adayların olması olasılığından bahsettiler. Bundan böyle halkın özgürce seyahat etme hakkına sahip olacağı açıklandığında duvar çöktü ama onu çöküşe doğru götüren, rejimin bütünü oldu.

Doğu Almanya halkı için 9 Kasım gecesi ve bu geceyi izleyen günler, ani bir refah ve ümit dalgasının yayılmasına neden oldu.

Hiçbir biçimde yıkılmayacağı düşünülen, nefret edilen bir diktatörlük rejiminin yıkılmasının coşkusu ve aynı zamanda, tesadüfen duvarın diğer tarafında kaldıkları için artık hiçbir zaman görüşülemeyeceği düşünülen dostlara ve akrabalara yeniden kavuşmanın coşkusu vardı. Duvarın diğer tarafını görme gibi bir çeşit özgürlüğe kavuşmanın sevinci ve coşkusu, kapitalist cennet olarak görülenlere ulaşmanın ümidi vardı. Bu duygulara bir de, altüst oluşa kolektif eylemle katılmanın gururu, coşkusu da karışıyordu. Çünkü duvarın yıkılmasının en derinlerinde bulunan neden, halkın baskısı değil SSCB’nin davranışındaki değişiklik oldu. Hareketlilik ise herkesin moralini yükselten güçlendiren güçlü bir hızlandırıcı oldu.

Doğu Alman ekonomisinin yıkılışı

Batı’daki mülk sahibi sınıflar açısından el ovuşturmanın nedeni başka yerdeydi. Doğu blokuna vurulan darbe, komünist karşıtı tavır alışların güçlenmesi, Doğu Alman ekonomisinin kolayca parçalanması söz konusuydu. Bunda acele ediyorlardı ve daha sonraki dönemde, önce eski Doğu Almanya’nın büyük sanayi komplekslerine, bunları daha sonra söküp ortadan kaldırmak üzere el koydular. Ayrıca, binlerce fabrikanın tasfiye edilmesi 14 bin şirketin de özelleştirilmesi söz konusuydu.

Eski Doğu Almanya Cumhuriyeti, 10 yılda istihdam olanaklarının üçte ikisini kaybetti. İstihdam, konut, eğitim, sağlık alanlarındaki sosyal güvenlik, rekabet adına yavaş yavaş yok edildi. Kazanılmış haklar, tröstlerin diktatörlüğü karşısında çok az şey ifade edecekti.

Batı’ya doğru kaçış devam etti. Hatta Duvar’ın yıkılmasından sonra daha da arttı: 1990 ile 2010 arasında Doğu’daki Land, Thuringe gibi yerleşim yerleri nüfusunun % 15’ini kaybetti. Kapitalizmin propagandacıları, nüfuslarını tutabilmek için dikenli teller ve duvarlar kullanmaktan çekinmeyen Doğu Avrupa rejimlerini eleştirmeyi bırakmadılar. Ama bugün kitlelerin kaçmaya devam ettiğini hatırlamayı hiç mi hiç sevmiyorlar. Seyahat özgürlüğü genellikle sadece iş bulmak için taşınmak gerekliliğine indirgeniyordu.

25 yıl sonra, Doğu kökenli insanların Demokratik Almanya’daki yaşam hakkında bazı olumlu durumların altını çizmeye, bunları belirtmeye devam etmelerinde şaşılacak fazla bir şey yok. Bu insanlar, bugün hissettikleri işsizlik ve işsiz kalma korkusunun o dönemde bilinmediğini hatırlıyor.

Yakın bir geçmişte yapılan anketlere göre, Doğu Almanyalıların sadece % 50’si doğu ile batının birleşmesinden kazançlı çıktıklarını düşünüyor ve bunun nedenini seyahat etme ve fikirlerini özgürce ifade etme haklarını elde etmeleri olarak açıklıyorlar.

Ancak çok sayıdaki diğerleri, daha çok kaybettiklerini ve birleşik Almanya’da ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini düşünüyor. Doğu Almanlar, ortalama olarak, Batı Almanların kazandıklarının üçte birinden daha az kazanç elde ediyorlar ve onlar arasındaki işsizlik iki katı daha fazla.

Sayıların da ötesinde bir çok emekçi, pazarın her şey anlamına gelmediği bir ülkede, onları birbirlerine bağlayan dayanışmayı hatırlıyor. Almanya’da olduğu gibi dünyanın geri kalan yerlerinde de yirmi beş yıl sonra, hala yıkılması gereken birçok duvar bulunuyor. LO (14.112014)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 198 - 5 Aralık 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?