Recep Tayyip Erdoğan: Kahramanlıktan cellatlığa!
Çok değil birkaç yıl önce İsrail başkonsolosunu ülkeden kovan, toplantılarda Arap ulusların avukatlığına soyunan Recep Tayyip Erdoğan, şimdi bölgedeki halkların en büyük belası haline geldi. Peki ne değişti de böyle oldu?
Avrupa ve Amerika’nın ekonomik krizlerle boğuştuğu geçtiğimiz son 10 yılda, Batılı büyük patronlar yeni yatırım alanı olarak Ortadoğu ve Arap halklarının yaşadığı Kuzey Afrika’ya yöneldi. Hâlihazırda petrol ve madenler üzerinden zaten kendilerinin sömürgesi olan bu ülkelerde aynı anda alışveriş merkezleri ve “lüks” binalar inşa etmeye ve yeni bir tüketim kültürü oluşturmaya başladılar.
Örneğin Nokia’nın yaptığı bir araştırmaya göre bu bölgede 300 milyondan fazla kişi cep telefonu kullanmıyordu. Bu Nokia ve onun gibi birçok cep telefonu şirketi için büyük bir pazar demekti. Bölgeye yapılan yatırımlar, alışveriş merkezleri aynı anda pazarları da genişletecekti. Recep Tayyip Erdoğan’ın eşbaşkanı olduğunu söylediği Büyük Ortadoğu Projesi’nin temel ekonomik ilerleyişi buydu.
Türkiye konumu gereği bu yatırımların geçiş noktası oldu. Ayrıca, Arap ülkelerindeki ekonomik ilişkilerin gelişmesinde, çeşitli nedenlerle birçok batılı patron işlerini Türkiye üzerinden yürüttü. 2009’da bütün dünya ekonomik krizle sarsılırken, “bizi teğet” geçmesinin sebeplerinden biri buydu. Bal tutan parmağını yalar misali, Türkiye de bu yatırımlardan payını aldı. Öyle ki; Türk inşaat şirketleri 102 ülkede yatırım yapmaya başladı. İşte bu dönemlerde Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkelerle ilişkilerini iyi tutarak ekonomik bağı koparmamak adına birçok hamle yaptı ve bu ülke halkları tarafından da kahraman ilan edildi.
Ancak, yatırımlar artınca pazar küçülmeye, rekabet büyümeye başlayınca, batılı büyük patronların hızlıca vurgun yapma hevesi, bölgede zaten yüksek olan ekonomik eşitsizliği daha da gergin hale getirmeye başladı ve bu da bölgede açlık isyanlarının çıkmasına neden oldu.
İsyanlara rağmen, pastadan daha fazla pay alabilmek için birçok ülkenin sermayedarları, kendi çıkarları doğrultusunda bölgede gerginlikleri artırdı ve pasta iyice küçüldü. Bu küçülmeden, başbakana yakın olan ve ona güvenerek bölgeye çok büyük yatırımlar yapan patronlar da payını aldı.
Resmi bir rakam olmasa da şu an 500’den fazla Türk firması zarar etti. Tabi böyle olunca Arap ve Müslüman halklarının kahramanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgede çıkarı kalmadığından olsa gerek bu gömleğini değiştirdi. Şimdi patronların bölgedeki çıkarları çin geçen yüzyılın batılı siyasetçileri gibi zalim, tarafgir, savaşı körükleyen bir tutuma yöneldi.
Ortadoğu ve Afrika ülkeleriyle “iyi” ilişkiler kuran Türkiye’den, “ezilen halkların sözcüsü Erdoğan’dan” silah satan, bombalamaya destek veren, vatandaşları kaçırılan, öldürülen “istenmeyen” olmaya gelindi.
Türkiye’nin güneyindeki neredeyse tüm ülkelerde iktidar için çekişen guruplar kendi halkları dahil önlerine çıkanı katlediyor. Bu ortamda hükumetin tavrı, katledilen, ezilen kitleleri değil, kendi çıkarlarını yürüteceği şu veya bu tarafı, çeteyi desteklemektir.
Kamplarda ve şehirlerde yaşam mücadelesi veren Suriyelilerin, IŞID katliamından kaçan Iraklıların, Avrupa’a gitmeye çalışırken Akdeniz’de boğulan Afrikalıların ve benzer zorluklar yaşayan bir çok halkın bu durumunda Türk patronların ve onların emriyle hareket eden hükumetin sorumluluğu var!
Erdoğan, nasıl patronların daha fazla kâr edebilmesi için Arap halklarının avukatlığına soyunduysa bugün yine onların kârı için bölgede savaşı körüklüyor. Ne onun avukatlığının, ne de savaşının bize bir faydası var. Bunca ayak oyunu küçük bir azınlığın, kitleleri sömürerek varlık içinde yaşayabilmesi için yapılıyor. Oysa dünyadaki üretim, herkese yetecek miktarda, yeter ki eşit dağılsın. (01.07.2014)