Ana sayfa > Arşiv > Arşiv 2014 > Sınıf Mücadelesi Sayı : 192 - 6 Haziran 2014 > Fabrikalardan... İş yerlerinden > İletişim
İş güvenliğimiz özel firmaların elinde!
Soma’da yaşanan katliamdan sonra iş güvenliği konusu yeniden gündeme geldi. Tabii işveren tarafından dillendirilmedi bile. Yüzlerce kişinin ölmesi dahi işverenlerde bir nebze tedbir alma gereksinimi yaratmadı. Biz işçiler bu konuyu konuşur olduk. Bu konuşmalar her zamanki gibi iş güvenliğinin gerekliliği üzerinden değil, siyasi partiler ve iktidar üzerinden yürüdü.
Erdoğan’ın fıtrat konuşmasını izlerken yanıma gelen bir ustabaşı ile tartıştık. Bütün işçilerin ölümünün sorumlusu olarak işçileri ve Soma Holding’i gösteriyor. Devletin, hükumetin bu konuda yapacak hiçbir şeyinin olmadığını söyledi. Daha da kötüsü, en büyük suç işçilerde dedi. Kendisinin sadece bir kısım işçiye verdiği iş güvenliği ekipmanlarının, işçiler tarafından zaten kullanılmadığını savunuyor. Bu durumdan sorumlu olmayacağını söylüyor. Bende bu durumda işçileri çalıştırmaması ve gerekli önlemleri almadan iş başı yaptırmaması, iş güvenliğini önemsemeyen işçiye yaptırım uygulaması gerektiğini, aksi halde sorumluluğun ona ait olduğunu söyledim. Zira onun asıl görevi buydu.
Bu sırada gelen bir işçi arkadaş verilen ekipmanların yetersiz ve bedenen uygun olmadığını söyledi. “Tüm eksikleri tamamladım, işçiler uygulamıyor” derken bunun üstüne gelmesi, ustabaşının görevini tam yapmadığının kanıtı oldu. Sonunda denetim yapılırken önceden haberlendirildiğini ve bu durumda hemen işçilere tedbirler aldırdığını, sonrasında eskiye dönüldüğünü itiraf etti. Ve suçu üstlerine attı.
Görüyoruz ki kâr hırsı yüzünden güvenliğimiz için gereken baret, demir uçlu ayakkabı ve tırmanma kemeri gibi basit şeyler bile patronlara fazla geliyor. Özel firmaların denetimleri yine özel firmalarda. Denetime gelen ekibin ücretini şirketler öderken, bizim için nasıl bir faydaları olabilir? Denetim zinciri doğru işlemiyorsa sorumluluk, kendini en üst mekanizma olarak gösteren devletindir.
Böyle bir sistemde işçi ölümleri kader değil cinayettir. Bu cinayetlere dur demek biz işçilerin elinde. Güvenliğimiz sağlanmadığı takdirde, örgütlü gücümüzü kullanarak hakkımız olanı istemeli ve almalıyız. Patron ve onun emrindeki yöneticiler, ne canımızı ne de haklarımızı önemsiyor. Her konuda bunu görüyoruz.
Yazın yaklaşmasıyla birlikte senelik izin tartışmasında da böyle bir durum yaşadık. İdarecilere kalsa, yıllardır yaptıkları gibi hafta sonu dahil 12 gün senelik izne göndereceklerdi. İş kanununda 14 iş günü yazdığını, hafta sonlarının dahil olmadığını gösterdiğimde, geri adım atmak zorunda kaldılar. Bir işçi arkadaş, buna inanamadı. “Beni 8 yıl kandırdılar” dedi. Oysa bu işçi, 5 yıldan fazla çalıştığı için senelik izin süresi daha fazla ama patron, buna da uymamış.
Kanunların çıkarılması, devletin kendini en üstün ve tarafsız göstermesi, Soma gibi büyük patronların iş yerlerinde olduğu gibi bizim gibi küçük iş yerlerinde de fazla bir anlam ifade etmiyor. Bu düzende patronlar, bildiğini okuyor. İşte buna karşı çıkmalıyız. (Bir işçi)