Sinif Mucadelesi

30 Mart yerel seçimleri

Çarşamba 19 Mart 2014

Genelde yerel seçimler daha çok yerel yönetimler ve belediyeler ekseninde faaliyet ve propaganda temellerinde yürütülürdü. 30 Mart yerel seçimleri bu konuda açıkça bir istisnadır.

Çünkü seçimlere katılan bütün partiler ve katılan ve katılmayan bütün örgütler, gerek seçim gerek siyasi faaliyetlerinin önemli bir bölümünü ülkedeki siyasi sorunlar ekseninde yapıyorlar.

Bunun nedeni hem hazirandaki kitle isyanının yarattığı yeni ortam hem de 17 Aralık’ta ortaya çıkan devasa boyutlara varmış yolsuzluklar, hırsızlıklar ve de AKP ile Gülenciler arasındaki kıran kırana sürdürülen savaşın, özellikle de ortaya çıkan kasetlerin, tapelerin ve telefon konuşmalarının etkileriyle daha da şiddetlenmesinden kaynaklanıyor.

AKP’nin seçimlerdeki siyaseti

AKP, son 12 yıl içerisinde belediyeler yoluyla yaptığı icraatları şişirerek çok büyük miktarlarda paralar harcayarak ve özellikle de belediyelerin ve hükümetin olanaklarını neredeyse korsan bir şekilde kullanarak milyonlarca emekçi ve yoksulu etkilemeye çalışıyor: Özce biz üretimi şu kadar, ihracatı bu kadar arttırdık, işte bu kadar yol yaptık, şu kadar raylı sistem geliştirdik gibi masallar anlatıp “güçlü iktidardan” söz edip, kitlelerin onların dışında başka seçeneği olmadığını yoğun bir seçim malzemesiyle anlatıyorlar. Ama artık gerek Erdoğan ailesinin ve yakınlarının gerek AKP ileri gelenlerinin nasıl yolsuzluklarla, hırsızlıklarla, rüşvetlerle milyonlarca dolar ve avroları götürdükleri, nasıl milyonluk villalar aldıkları iyice ortaya çıktı ve herkes bunları bariz bir şekilde görebiliyor.

Ancak AKP sağır sultanın bile duyduğu ve gördüğü bu yolsuzluk ve hırsızlıkları, hiç yüzleri bile kızarmadan inkar etmekle kalmıyor; yavuz hırsız ev sahibini bastırır havalarıyla, bu yolsuzluk ve hırsızlıkların tamamen iftira olduğunu anlatarak ellerinde bulundurduğu hükümet ve devlet imkanlarını kullanarak gerçekleri ortaya çıkaranları tehdit ediyor.

Tabii şunları da eklemeyi unutmuyorlar: Biz AKP iktidarı olarak diğer partiler gibi yolsuzluklara, rüşvet olaylarına kesinlikle bulaşmadık, dürüstçe çalıştık ve bundan dolayı başta faiz lobisi, TÜSİAD, ABD ve desteklediği Gülen cemaati bize savaş açtılar!

Bu arada Erdoğan 2002’de ABD’ye gidip güvence verdiğini ve AKP’nin hem ülke hem uluslararası sermaye ve faiz lobisinin desteği ile kurulup tek başına iktidara getirildiğini söylemeyi unutuyor!

Muhakkak ki Erdoğan ve çevresinin ve AKP yoluyla yolsuzluklar ve hırsızlıklar sayesinde elde edilen paralar, mal ve mülkler emekçilerin ve yoksulların iktisadi durumuna göre büyük miktarlardır. Ama bu para, AKP’nin sermaye çevrelerine ve patronlara sömürü ve talan ve de özelleştirmeler sonucu kazandırdığı devasa paralar yanında devede kulak kalır.

Örneğin basına sızan bir telefon konuşmasında Erdoğan oğlu Bilal’a bir işadamının rüşvet olarak anlaşılan miktarı değil de 10 milyon dolar teklif etmesini kabul etmemesini tembihliyor… Ama bu sözü geçen işadamı bu rüşvet karşılığında 4-5 milyar dolarlık bir vurgun olanağı elde etmiş!

CHP’nin seçimlerdeki tutumu

CHP her ne kadar kendisine halk partisi dese de geçmişteki icraatlarından bildiğimiz gibi sadece lafta “halk partisidir”; üstelik yerel seçimlerdeki bütün siyaseti ve tavırları da kesinlikle kitlelerin çıkarlarını savunmadığını ortaya koyuyor.

Örneğin CHP’nin önemli kentlerdeki belediye başkanlığı adaylarına bir göz atmak bunu hemen ortaya koyuyor: CHP’nin Başkent Ankara’daki adayı eski MHP’li Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir adayı Sarıgül’dür.

Bilindiği gibi Sarıgül yıllar önce CHP’den yolsuzluklar nedeniyle ihraç edilmişti. Üstelik yıllarca Şişli Belediyesi başkanlığını yapmış Sarıgül’ü belediye emekçileri, canlı bir şekilde işçi dostu değil Koç gibi patronların dostu olduğunu çok iyi biliyor.

Gerek Kılıçdaroğlu gerek diğer tüm CHP sözcü ve ileri gelenleri, bütün güç ve enerjilerini ve zamanlarını Erdoğan ve AKP’nın yaptığı yolsuzlukları, hırsızlıkları ve geçirmekte olduğu baskıcı yasaları teşhir etmek için kullanıyorlar.

Tamam bunlar iyi hoş da CHP gerek belediyelerde gerek ülke genelinde iktidara gelirse somut olarak emekçilerin haklarını nasıl savunacak; patronların sömürülerine ve işçilere karşı yaptıkları baskılara karşı ne gibi somut önlemler alacak. Patronlar bu uygulamalara karşı çıkarlarsa, ki çıkacakları kesindir, ne gibi somut önlemler alacaklar?

CHP’nin bu konularda yaptıklarını hatırlamakta fayda vardır. CHP geçmişte gerek belediyelerde gerek hükümette her zaman patronların lehine ve emekçilerin aleyhine hükmetmiştir. Şimdi bu seçimlerde de CHP de diğer düzen partileri gibi yuvarlak laflarla insanları kandırmaya çalışıyor: AKP’nin yuvarlak ve esnek lafları olan “Daima Millet; Daima hizmet; Mutlu insanlar” karşı “Şimdi değişmenin zamanı” gibi laflarla cevap veriyor!

Yani, nasıl, kiminle, kimin için değiştirecek konusunda somut hiçbir kelime bile yok!

MHP’nin tutumu

Faşizan bir parti olan MHP açıkça işçi düşmanı ve işçi düzenini temsil eden komünizme karşı baş düşmandır. 1970 ile 1980’li yılları arasında MHP komandolarının grevdeki emekçilere nasıl saldırdıklarını bir hatırlayalım.

MHP hem Kürt halkına hem de emekçi fikirlerine karşı olan bir parti olduğu için hiçbir emekçi tarafından desteklenmemeli.

HDP’nin tutumu

HDP temel olarak Kürt emekçilerinden çok Kürt burjuvazisini temsil eden BDP güçlerinden ve de içlerinde EMEP’in de yer aldığı bir oluşumdur. HDP bol bol hak ve özgürlüklerden, ezilenlerden söz etmekten çekinmiyor.

Ancak HDP ne Türk ne de Kürt emekçilerinin önderliğinde, denetiminde,yoksul semtlerde ve özellikle de fabrikalarda örgütlü değil. Bu nedenle de işçi sınıfının ne belediyelerde ne de hükümette can alıcı çıkarlarını savunabilecek konumda değil. Zaten öyle bir iddiası da yoktur.

TKP, ÖDP, Halkevleri ve Emekçi Hareket Partisi konusunda

Her ne kadar da bu parti ve örgütler, biraz daha keskin laflar ve söylemler kullansalar da işçi sınıfının gerek belediyelerde gerek genelde sınıf temellerinde çıkarlarını savunabilmesi için ne gibi bir siyaset izlenmesi konusuna hiç somut olarak değinmelerde bulunmuyorlar.

İşçi sınıfının devrimci sınıf temellerinde bir örgüt inşasını hedeflemiyorlar. Aşağıdaki alıntıdan da rahatça görebileceğimiz gibi klasik reformist bir sol edebiyatı yapılıyor:
“Halkçı bir yerel yönetim için ortak sol aday, aynı zamanda halk demokrasisi için mücadelenin bir parçasıdır. “Kaderimizi biz, kendimiz belirleyebiliriz” diyen halk hareketini önümüzdeki yıllara taşıyacak siyasi çabaların önemli bir uğrağı ve unsurlarından biri olarak, AKP’ye ve tüm sağa karşı Ankara’da sol aday çıkartıyor, tüm halkımızı, demokrat, sol/sosyalist ve tüm devrimci güçleri bu birlikteliği güçlendirmeye, omuz vermeye çağırıyoruz. “

Evet devrimci örgütler seçimleri fırsat bilerek seçim faaliyetlerine katılmalı. Çünkü diğer zamanlarda siyasi fikirlerle fazla ilgilenmeyen daha geniş işçi sınıfı kitleleri seçimlerde siyasetle göreceli olarak çok ilgilenir ve devrimlerin söylediklerini daha yakından görebilirler.

Ne sosyal demokrasinin, ne milliyetçilerin ne de Stalincilerin değirmenlerine su taşımamalıyız. Bu faaliyetlerde somut olarak “işçi sınıfının kurtuluşunun kendi eseri olacağını” anlatmamız gerekiyor. (04.03.2014)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 189 - 7 Mart 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?