Kongre metinleri

Komünist parti ve devrimci bir enternasyonal inşa edilmeli

Kapitalizmin sürüp gitmekte olan krizi, serbest rekabet dönemindeki gibi ekonominin kısa sürede yeniden canlandığı bir kriz değil. Zaten Lenin “emperyalizmi” yani kapitalizmin son aşamasını anlattığında serbest rekabet dönemi bitmişti: “Bu durum, bilinmeyen bir pazar için üretim yapan birbirinden kopuk üreticiler arasındaki o eski rekabetten çok farklı… Üretim toplumsallaşıyor ama mülk edinme (ya da el koyma biçimi) özel kalmaya devam ediyor. Toplumsal üretim araçları hala küçük bir azınlığın mülkiyetinde. Şeklen kabul edilen serbest rekabetin genel çerçevesi yerli yerinde durmakta ama bir avuç tekelcinin, toplumun geri kalan kesimi üzerindeki boyunduruğu her geçen gün daha ağır, daha sıkıntı verici, daha göz yumulmaz duruma geliyor… Kapitalizmin gelişimi öyle bir aşamaya ulaştı ki, meta üretimi ‘hükümranlığını’ hala devam ettiriyor ve ekonomik hayatın temeli olarak görülüyor olsa da, aslında ciddi bir şekilde sarsıldı ve kârın aslan payını, mali alanda manipülasyon yapan ‘dahiler’ alıyor. Manipülasyon ve düzenbazlıkların temelindeyse toplumsallaşmış üretim var; fakat toplumsallaşma aşamasına ulaşmış olan insanlığın kaydettiği muazzam ilerlemenin kaymağını vurguncular yiyor.”

Şimdiki kriz, bir medeniyet krizi. Uluslararası ilişkilerden kişisel ilişkilere kadar her şeyi kokuşturuyor. Trotçki, Geçiş Programında, “sosyalizm için gerekli şartların oluşmadığını” savunan kötümserlere cevap olarak şunu yazmıştı; “proleter bir devrim için şartlar oluşmakla kalmayıp, artık çürümeye başladı bile.”

Kapitalizm, yol açtığı her iki Dünya Savaşı sonunda ayakta durmayı başardı. Ancak birincisinden sonra İkinci Dünya Savaşı’nın hızla birbirini takip etmesi, çözümün ne kadar köksüz olduğunu gösteriyor. Şimdiki kriz, 1970’lerde başladı ve inişli çıkışlı, özellikle inişli devam edip ekonomiyi ve siyaseti yavaş yavaş bataklığa sürüklüyor. Bu da bize İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki çözümün da ne kadar yüzeysel olduğunu gösteriyor.

Kapitalizm varlığını uzatarak sürdürse de toplumsal hayat can çekişiyor. Örneğin yeryüzünde 700-800 milyon civarında kadın, erkek ve çocuk açlığa mahkum edildi, insanlığın herkesi fazlasıyla doyurabileceği bir ortamda, açlık her geçen gün yayılıyor. Bir avuç asalağın dünya zenginliklerini ve büyük üretim araçlarını ellerinde tekelleştirmesi, şimdiye kadar görülmemiş şekilde, sürekli artıyor. Dünyada bu zıt iki kutba bölünmenin feci sonuçlarından çok anlamlı bir örnek: Kapitalizm zirvesi olarak görünen ABD, 1960’lı yıllarda açık farkla en uzun ortalama ömrün olduğu ülkeydi; şimdi o kadar büyük gerileme oldu ki ABD, bazı Asya ülkelerinin altına düştü. Çünkü ABD’de, tıpkı Fransa’daki gibi, sosyal güvenlik hizmetleri sıfırlanıyor.

İnsanlık, İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı yüz milyondan fazla insanın ölümü ve devasa yıkımın altından, devletçilik siyaseti ile kalkabilmişti. Devletçilik, burjuva devletlerince uygulandı. Burjuvaziyi felaketten kurtulabilmek için devlet, kapitalizmin normal işleyişi olan serbest rekabet ve özel mülkiyet rolünü üstlendi. Yani burjuvazi, fiilen toplumun ve ekonominin gidişatının, toplumsal çözümleri dayattığı gerçeğini görmek zorunda kalıp kendi çözümlerinin kötü olduğunu kabul etti.

2008 krizinin kötüleşmesi sonundaki mali çöküş karşısında, yani kapitalizmin normal işleyişi sonucu mali sektörün çelişkilerini, feci ve iğrenç sonuçlarını, devletler bir kez daha müdahale edip üstlendi ve kapitalizmi kurtardı. Ancak devletin uyguladığı bu dermana rağmen kapitalizmin kangreni giderek büyüyor.

İnsanlığı tehdit eden savaşlar, fazla yayılmasa bile, yerel savaşlarla sınırlı değil. Artık insanlık kendi faaliyetleriyle, bunların amacı olmasa da, yok olma tehdidi ile karşı karşıya. Giderek daha çok sayıda bilim insanı tehlike çanlarını çalarak küresel ısınmaya, okyanusların kirlenmesine, doğanın sorumsuz ve geri dönüşü olmayan tahribine, su seviyesinin yükselmesine karşı önlem alınmazsa, insanlığın yok olabileceği uyarılarını yapıyor.