Kongre metinleri

Korumacılığın etkileri ve sınırları

Trump, sanayideki yoğun iş olanaklarının son 40 yılda kısıtlanması sonucu işsizlikten etkilenen bazı kesimlerin oyunu, korumacılık vaatleriyle alarak seçildi. Aradan 2 yıl geçtikten sonra 6 Kasımda yapılacak ara seçim, Trump’ın seçmen kitlesini koruyup korumadığı gösterecek. Trump’ın siyasetinden, yalanlarından ve rezaletlerinden nefret edip Demokratlara oy verenler, belki de Trump’ın ikinci dönem başkanlığını zora sokacak. Ancak seçimin Demokratları iktidara yaklaştırması, ABD burjuvazisinin kendi devleti üzerindeki egemenliğini sarsmayacak.

Şu ana kadar korumacılık önlemleri daha çok Çin’i hedef aldı. ABD’nin, Çin ile olan dış ticaret açığı 2000 yılında 80 milyar dolar iken 2017’de 335 milyara fırladı. Artık ABD’ye giren birçok Çin ürününe vergi ve kısıtlama uygulanıyor. Çin de buna tepki gösteriyor ama olanakları sınırlı: Çin, ABD’den, ABD’nin Çin’den aldığının üç katı daha az ürün ve hizmet satın alıyor. Yani bir ticari savaş durumunda ABD daha az zararlı çıkacak. ABD’nin, Avrupa ile olan ticari ilişkilerinde sonuç 100 milyar dolar civarında ABD aleyhine. Trump, kendi ülke şirketlerinin sadık bir savunucusu olarak rakiplerin olanaklarını kısıtlamak istiyor. Bu amaçla Trump, Avrupa Birliği ülkelerinin oluşturduğu gümrük birliğine rağmen tek ve merkezi bir devlet yapısına sahip olmama ve kendi aralarında bölünmüş ve rekabet halinde olmaları kozunu kullanabilir. Aynı zamanda dünya ticaretinde dolar kullanımının zorunluluğunu kullanıyor. Örneğin bunu bir silah olarak kullanarak, Avrupa’nın büyük şirketlerine İran pazarını terk etmelerini dayatıyor. Tüm bunlara ek olarak ABD’nin askeri gücünü kullanıyor.
Trump’in kendi burjuvazisinin çıkarlarını korumak için yaptıklarının listesine bir de, Meksika ile ağustos sonunda imzaladığı Alena ticaret anlaşmasındaki değişikliklere, Kanada ile yaptığı değişiklikler, eklenebilir. Bu yeni anlaşmalar, eskilerinden çok farklı olmasa da ABD, tarım ürünlerinin, Kanada pazarına daha büyük miktarlarda girme olanağını ve bu üç ülkede üretilen otomotiv parçalarının, Asya ülkelerine göre daha büyük miktarlarda üretme hakkını tanıyor. Bir de Meksika’ya haksız rekabet yasağı getiriyor ama bu yasa ne Meksikalı ne de ABD’li emekçilere bir güvence getirmiyor.

Trump iktidarının uygulamaya çalıştığı esas siyaset, aslında bir ticaret savaşından çok ABD’nin rekabet gücünü geliştirmek. Örneğin şu ana kadar duyurduğu birçok koruyucu gümrük önlemlerini uygulamaya geçirmedi. Bazı kapitalistler, gümrük duvarlarının yükseltilmesi taraftarı olsa da, ABD burjuvazisi genelde ticaret savaşı taraftarı değil. Onu temsil eden Demokrat Parti ve Cumhuriyetçiler, ticaret savaşına karşı. Michigan’daki otomotiv fabrika sahipleri, iç pazardaki Kore ve Japonya kökenli arabaların payını azaltmak istiyor ama bu arabaların çoğu ABD’nin güneyinde üretiliyor. Bir de ABD araba şirketleri, satın aldıkları çeliği, ABD ürünü olsa bile, daha pahalıya satın almak istemiyor! Ek olarak arabalarını tüm dünya pazarında satmaya devam etmek istiyorlar. Şu anda bazı şirketler, ABD devlet kurumlarına, binlerce müracaat yaparak muafiyet isteyip ek vergilendirilmiş çelik ve alüminyum satın almak istemediklerini belirtiyor. Üstelik ABD’nin, Çin’den ithal ettiği ürünlerin önemli bir bölümü, her şeyden önce ABD kapitalistlerinin cebini dolduruyor. Örneğin Çin’de monte edilmiş iPhone’lar temel olarak Apple’ın kârını oluşturuyor.

Bir de şu var: ABD’nin ekonomik savaşta silahı, gümrük vergileriyle sınır değil; başka, daha etkili silahları var. Uluslar arası ticarette genellikle dolar kullanılıyor. ABD ürettiğinden çok daha fazla tükettiğinde, açığı kapatmak için karşılıksız dolar basıyor veya ticari açığını kapatmak için borçlanıyor. Bir de ABD son 30 yıl içerisinde sanayide 5.5 milyon istihdam sahasını, yani toplamın %30’unu kaybetmiş olsa da, ülkenin toplam sanayi üretimi %60 arttı. İstihdamdaki azalma, üretkenlik oranlarının artmasından ve kapitalistlerin doymak bilmezliklerinden kaynaklanıyor.

Trump’ın daha çok 6 Kasım seçimleri nedeniyle uluslar arası ticaretle ilgili yaptığı açıklamaların, bazı ticari korumacılık önlemleriyle sonuçlanıp sonuçlanmayacağını ve bunların sonuçlarının ne olacağını bilemeyiz. Ancak şunu söyleyebiliriz; emekçilerin, burjuvazinin bir çeşit ekonomik siyaseti olan serbest ticaretten bir kazancı yok ama onun bir başka siyaseti olan korumacılıktan da kazanacağı bir şey yok.