ABD ve Trump dönemi
Trump 2016’da “ABD’yi yeniden yüce” yapma vaadiyle seçildi. Aslında daha çok gerici fikirleriyle öne çıktı. Artık onlarca yıldan beri ABD’de her yeni iktidar, bir öncekine göre daha sağ siyaset izliyor. Ancak öncekiler, ister demokrat ister cumhuriyetçi olsun, hepsi aldıkları kararları kabul ettirmek için en azından bir ilerici cilası katıyordu. Trump hiç oralı değil, ırkçı ve kadın düşmanı kararlarıyla övünüyor. Örneğin kadınların haklarına karşı çıkıyor; siyahileri öldüren polisleri destekliyor; tepki gösteren siyahi sporculara hakaret yağdırıyor; Anayasa Mahkemesi’nin başına bir kadının ırzına geçmekle suçlanan bir savcıyı atıyor; silah tüccarlarını açıktan açığa destekliyor… Göçmen çocukları ailelerinden ayıran ilk başkan değil ama bununla övünen ilk başkan. Yani, sağa doğru bir devrime giden yola girdi; ırkçı ve eski usul cinsiyetçi davranışları onaylıyor. Böylece aşırı sağı cesaretlendirip işçi sınıfı içerisinde var olan bölünmeleri körüklüyor, işçilerin yaşam şartlarının kötüleşmesini örtmeye çalışıyor.
Trump siyasi demagojisinin ötesinde, öncelikli olarak zenginlere hizmet vermek için çaba harcadı. 2018’in başında bir vergi reformu kanunu geçirdi; önümüzdeki on yıl içerisinde 1 trilyon 700 milyar dolarlık vergi indirimi olacak. Bu indirim eşit değil. 1 trilyon 400 milyarı büyük şirketlere ve en zengin %5’tekilere; geriye kalan 300 milyar ise %95 arasında paylaşılacak. Daha önceki Reagan, Bush ve Obama dönemlerinde olduğu gibi vergi indirimi, vurgunculuğa gidecek ve bir avuç zenginin daha da zenginleşmesine yarayacak.
Mali borsalarda rekor kırılıyor, hatta bir sürü burjuva iktisatçı bile borsadaki değerlerin çok aşırı yüksek olduğunu belirtiyor. Eğer önümüzdeki haftalarda borsa çöküşü yaşanırsa, bu defa ABD 2008’deki gibi bankaları kurtaramayacak. Her geçen yıl, bütçe açığı büyüyor ve kamu borcu fırlıyor. Yeni bir borsa çöküşü için şartlar oluştu; Trump, Hazine ve Merkez Bankası yöneticileri, bankacılar ve büyük kapitalistler, gelecek için endişeli. Yine de kendilerini güvende hissediyorlar; tıpkı Titanic gemisinin birinci sınıf yolucuları gibi gemi batarken orkestranın çaldığı müziği dinlemeye devam edip cankurtaranların onları kurtaracağına güvenirken, üçüncü sınıf yolcuların boğulacağı kesin!
Trump Birleşmiş Milletler toplantısında övünerek “ABD ekonomisi her zamankinden çok daha iyi. (…) İşsizlik rakamları son 50 yılın en alt seviyesinde” dedi. İşsizlik resmi verilere göre %3.9, yani 1969’dan bu yana en düşük seviyede. Yani Avro bölgesi ülkelerinin resmi verilerine göre ortalama iki kat daha düşük. Obama döneminde işsizlik %5-6 civarında iken, Trump bunun doğru olmadığını gerçek rakamın %28-29, belki de %35, hatta %42 olduğunu söylüyordu. Aslında gerçek işsizlikte hiç iyileşme yok. Elbette 2010’dan bu yana bazı istihdam alanları açıldı. Ancak emekçilerin bir bölümü güvencesiz, yarım günlük işlerde çalışıyor, hatta zar zor geçinebilmek için bile birkaç işte birden çalışmak zorundalar ve buna rağmen yoksulluk sınırının altındalar. Aslında çalışabilir durumda olup çalışan veya iş aramayanların oranı 2008’de %66 idi ve bu rakam şimdi %62.7’ye düştü. 25 ile 54 yaş arasındaki 24 milyon kişi çalışmıyor. Bu rakam, ev kadınları ile sınırlı değil. İşin gerçeği; bir yanda emekli olduğu halde geçinemediğinden çalışmak zorunda olan insan sayısında artış var, diğer yanda gittikçe daha çok sayıda kişi, çoğu zaman yıllarca çalışmış olmasına rağmen, toplum dışına itiliyor.