Sinif Mucadelesi

Sendika bürokratlarına rağmen işçilerin talepleri birdir!

Cuma 11 Mayıs 2012

1 Mayıs, dünya işçilerinin sömürü düzenine karşı birlik, mücadele ve dayanışma günü ilan edilmesinden günümüze kadar, tüm dünyada işçi sınıfı, sokaklarda taleplerini haykırır, sorunlarını dile getirir. Dönem dönem şiddetli baskılarla karşı karşıya kalınsa da, zincirlerini kırma mücadelesine devam eder. Kapitalizm, düzenli olarak mali krizler üretiyor. Bu krizler her zaman aynı toplumsal sorunları ortaya çıkarıyor. Sermaye sınıfı, krizin maddi ve manevi yükünü, eninde sonunda emekçiler sınıfının sırtına yıkıyor.

Son dönemde Avrupa’da, özellikle Yunanistan ve İspanya’da yaşananlar, mutlaka diğer ülkelere yansıyacak. Bu süreçte hem Yunanistan emekçileri hem de İspanya emekçileri daha da yoksullaştı. 2001’de Türkiye’de yaşanan kriz sonucunda da yüz binlerce işçi işinden olmuş, sosyal güvencesiz kalmıştı. Özelleştirme yaygınlaştı, taşeronlaşma arttı, ücretler düştü, sendikalaşma azaldı. Böylece krizin maliyeti tüm emekçiler sınıfına yüklendi.

Bir hatırlatmada yarar var:1976-1977-1978 yıllarının 1 Mayıs alanlarında örgütlü işçi sınıfının, kazandığı ekonomik ve sendikal haklarını geliştirmeye dönük mücadelesi vardı. Şimdi ise neredeyse sadece AKP hükümetini hedef alan kesimlerin, hükümet karşıtı tutumlarının öne çıkarılması var. Kapitalizmi, sömürü düzenini ortadan kaldırmaya yönelik olarak işçi sınıfının bilinçlenmesi ve örgütlenmesine yeterince emek verilmediği görülüyor.

Sendikacılar, işyerlerinde yaşananlar ve tüm genel sorunları işyerlerinde, çalışan işçilere dillendirmeden, işçileri bilgilendirmeden, sabah akşam Taksim gezi parkında basın açıklamaları yapıyor. Medyatik bürokrasi, uğraşıyor görüntüsü veriyor. Oysa sendikalar üye sayıları bakımından eriyor. Birer tabela örgütüne döndüler; resmi örgütlü işçi sayısı %8’in altında.

Sermaye sınıfı, kendi arasında kıyasıya rekabet etse bile sorunlarını çözmek için birlik olur. Çünkü biliyorlar ki biri batarsa sıra kendilerine gelebilir. Aynı şeyi sendika bürokratları için söylemek zor. Üç büyük işçi konfederasyonu, yanlarına memur sendikalarını da alarak, kendi siyasi görüşlerine göre emekçileri üçe böldüler. Hak-İş ve Memur-Sen Ankara’da, Türk-İş ve Kamu-Sen Bursa’da, DİSK ve KESK İstanbul’da idi.

Mekan olarak ayrıldılar ama söyledikleri ile aynı oranda birbirlerinden ayrılmıyorlar. Bu nedenle emekçiler, sendika bürokratlarını aşarak, birlik olmanın yollarını yaratmalıdır. Sendika bürokratlarının ayrılık gerekçesi olarak söyledikleri şeyleri savunan farklı görüşteki işçiler, her gün işyerlerinde yan yana çalışıyor ve çok güzel anlaşıyorlar. Yeri geldiğinde tehlikeleri göze alıp birbirlerine dayanıp patrona karşı birlikte mücadele ediyorlar, birlikte yürüyorlar. İşçilerin kazanımı arttıkça sınıf bilinci zemini daha fazla genişler. Bunu sendika bürokratlarından beklememekle birlikte onları rahatsız etmekten vazgeçmemeliyiz.

Stalinist gruplar, kitleleri 1 Mayıs alanlarına çağırırken, sanki arkasından devrim gelecekmiş gibi tavır takınıyor, büyük bir beklenti oluşturuyorlar. Kitleler, çağrıya uyup geliyor ama ardından eski yaşam ve çalışma koşullarına geri dönüyorlar, beklentileri boşa çıkıyor. Oysa esas yapılması gereken, bir mitingte sorunları dile getirmenin ötesinde, emekçilerin yaşadığı sorunlara karşı işyerlerinde gün be gün örgütlenmeye ve mücadeleye katılmaktır. Mücadele bir gün değil, kazanılıncaya kadar her gün sürmeli.

İnsanca bir yaşam ve çalışma koşulları sağlanıncaya kadar, her tür baskı, ayırımcılık ve kısıtlama sona erinceye kadar, insanın insanı sömürmesi yok edilinceye kadar! (02.05.2012)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2012  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 167 - 5 Mayıs 2012  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?