Sinif Mucadelesi

Kadının katili, en yakını!

Cumartesi 6 Ağustos 2011

Hatay’da, eşi evi terk ettiği için küçük kızıyla birlikte babasının evine dönmek zorunda kalan 21 yaşındaki Ceylan, sığındığı baba evinde “namus” bahanesiyle öldürüldü. Katilleri, babası, kardeşi, amcası, dayısı yani sözde en yakını olan ailesi, akrabaları. Ceylan, ailenin namusunu kirletmişti, çünkü amcasının oğluyla evlenmeyi kabul etmeyip kendi istediği kişiyle evlenmişti. Geri dönmek zorunda kalınca, ölmeyi de hak etmiş oldu!

Kadını öldüren sadece geri dönmek değil, kalmak da öldürüyor. Balıkesir’de altı yıllık eşinden boşanmak isteyen Aysel, kocası tarafından dövüldü, boğulmaya çalışıldı, ölmeyince de yüzüne asit dökülerek yakıldı.

Ankara’da iki kadının daha eski kocaları tarafından çocuklarının gözü önünde öldürülülmesiyle bu hafta da, 4 kadın cinayeti ile tamamlanmış oldu.

Kadınlar, en yakınları tarafından babaları, kardeşleri ve eşleri tarafından öldürülüyor, sonra da anketlerde Türkler güya “mutlu” çıkıyor. Nedeni de aileleri imiş.

Böyle bir aile düzeni çoktan yok edilmeyi hak ediyor.

Aile içinde kadına yönelik ölümüne şiddet, kadına yönelik gerici eski fikirlerin korunup sürdürülmesini sağlayan bu düzenden kaynaklanıyor.

Toplumdaki yoksulluk ve işsizlik, gelir adaletsizliği, yaşam düzeyleri arasındaki uçurum her düzeyde insan ilişkilerine yansıyor. Eşin ya da çocuğun taleplerinin karşılanmaması gibi aile içindeki sorunlar, ekonomik mahrumiyet nedeniyle büyük tartışma haline geliyor. Eşini çocuklarını memnun edemeyen, ihtiyaçlarını karşılayamayan erkeğin tek sahip olduğu, sözünü geçirebildiği ailenin “kadınları” ve “namusu” kalıyor.

Bütün bunlara siyasilerce kışkırtılan dini gerici fikirler ekleniyor. Kadının, erkeğin namusu olduğu, evleneceği erkeğe yine erkeklerin karar vereceği, ailenin onayladığı eşi dışında kimseyle cinsel birliktelik yaşamayacağı, ailede erkeğin sözünün geçtiği, kadının sadece erkeğe itaat etmesi ve onun sözünden çıkmaması gerektiği gibi kadını bir insan olarak saymayan, erkeğin bir parçası haline getiren gerici fikirler, siyasiler ve dini kurumlar tarafından gösterişle savunuluyor. Belediyeler eliyle, dernekler aracılığıyla özel eğitimler, konferanslar düzenleniyor.

Başbakan, cumhurbaşkanı bir işte çalışmayan, kendi başına hiçbir iş yapmayan, hiçbir çalışması, hiçbir bağımsız görüşü olmayan eşlerini, başları bağlı, eğik ve yüzlerindeki sırıtmayla, yanlarında “kuyruk” gibi gezdiriyorlar.

Türkiye’nin sözde en önemli kişilerinin eşleri, görünüşleriyle doğrudan topluma şu mesajı veriyor: Biz erkeklerimizin malı ve kölesiyiz.

Türkiye’de kadın nüfusu erkek nüfusuna göre azalıyor. Şimdiden aradaki fark 500 bin civarında. Kadına yönelik şiddet, kız çocukları anne karnında iken başlıyor.

2008 yılında Anayasa ve ona bağlı olarak Medeni Kanun’da kadınların haklarına yönelik önemli iyileştirmeler yapıldı. Aradan geçen yıllara rağmen, sözde polisin koruması altında olan kadınlar bile kendisinden korunduğu kocaları tarafından öldürülmeye devam ediyor.

Bunun nedeni, yasaları uygulamakla görevli olanların arasındaki “erkek dayanışmasıdır”. Evet belki çoğu yerde kadın, “kocandır, barış” diyerek dayakçı ya da tehditçi kocaya geri gönderilmiyor ama başka bir şey de yapılmıyor. Ne kadın korunuyor ne de koca caydırılıyor. Çünkü bu işi yapmakla görevli olanlar da tıpkı koca gibi düşünüyor, onu haklı görüyor.

İşte böyle bir ortamda başbakanın “kadınla erkek eşit değildir, sadece eşit hakları olmalı” demesi, kadının haklarının kimse tarafından dikkate alınmadığı bu toplumda, bunu yapanları müthiş cesaretlendiriyor.

Bazı yönlerden müthiş ilerlemeler olurken kadına yönelik gerici uygulamaların ve fikirlerin sürmesi kapitalizmin iki yüzlülüklerinden biri. Yeter artık! Sadece erkekler öyle istedi diye kadınlar ölmesin! (30.07.11)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2011  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 158 - 1 Ağustos 2011  Site yaşamını izle Siyasetin Gündemi   ?