Sinif Mucadelesi
Japonya

11 Mart felaketinin ardından hükümet sağ kalanları unuttu

Çarşamba 6 Nisan 2011

Japonya’da 11 Mart deprem ve tusunaminin ardından 21 binden fazla insan öldü veya kayıptır. Ek olarak 300 binden fazla kişi bu felaket yüzünden çok zor şartlar altında, durumları her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Bazı köyler, onlara yardımın ulaşılması için 6 gün beklemek zorunda kaldılar.

Japon halkı, kurtarabileceklerini kurtarmaya çalışırken kapitalistlerin sivri zekalıları teknolojik olanakları kullanarak felaketten nasıl kazanç elde ederiz girişimlerindeler.

Japonya’da şimdi bazı nükleer tesisler devre dışı olduğu için bazı enerji “uzmanları” ülkenin elektrik ve benzin ihtiyacı nasıl karşılanacak, sorusunu gündeme getirdiler. Ancak bunu sorunları çözmek için değil, bu ortamda en kârlı spekülasyonun doğal gaza mı, sıvı gaza mı yoksa petrole mi ve hangi oranlarda ve de hangi vadelerde yapılması olduğu tartışılıyor. Böylece spekülatörler, yani büyük bankalar, Japonya’nın gaz ithalatının çok artacağını hesaplayarak spekülasyon amacıyla önemli miktarlarda gaz satın almaya başladıklarından dolayı gaz fiyatı artıyor.

Spekülasyon, ekonominin bütün kollarına yayılmaya başladı. Spekülasyon dalgası, hisse değeri büyük düşüş yaşayan Japon nükleer tesislerden, yeni inşaat alanları açılacağından değerlerinde fırlayan inşaat şirketlerine kadar yayıldı. Dünya elektronik üretiminin en belirleyici ülkelerinden biri olan ve şu anda birçok fabrikasında üretimin yapılamadığı Japonya elektronik sektörünün, büyük miktarlarda para ödemesi gereken sigorta şirketlerinin değerleri, yeniden gözden geçirilecek. Ancak bütün bunlar ortak kamu çıkarlarına yararlı olacakları ve hatta kâr amaçlı üretimi artırmak için bile değil, isabetli bir işlem için, spekülasyon, yani vurgun yoluyla en büyük kazancı elde etmek için.

Yenin diğer dövizlere göre değeri, çelişkili tartışma konusu: Japon devletinin kredi imkanlarını artırması değer kaybına, ülke dışındaki Japon sermayesinin ülkeye geri dönmesi ise değer yükselmesine yol açabilir. Şimdi spekülatörlerin kendi kendilerine sorduğu soru şu: Birkaç gün içerisinde yüzde birkaçlık gelirle spekülasyon yoluyla hiçten büyük kazanç elde edebilmek için milyarlarca ve hatta yüzlerce milyar yen almak mı yoksa satmak mı gerekir? Onların sorunu her şeyini yitirmiş Japonların ayakta durabilmek için üç beş yeni var mı yok mu sorunu değil.

Uluslararası büyük bankalar, tahıl ürünleri üzerinde spekülasyon yapıp kitleleri açlığa sürüklediği gibi, Japon halkının yaşadığı faciayı fırsat bilerek aynı spekülasyonları yapıyorlar. Spekülasyon, en az zararla sınırlı kalsa bile, Japon emekçilerinin büyük bir bedel ödemesi demek. En kötü olasılık ise spekülasyonun, diğerlerine ekleneceği için bardağı taşıran damla olup mali sistemi havaya uçurması.

Bu yamyamca yöntem, sadece bir avuç vicdansız spekülatörle sınırlı olmayıp bütün kapitalist düzenin işleyiş biçimidir. Çünkü tüm sermaye, defalarca mali kanallardan geçiyor ve her geçişinde de ek kazanç elde etmeli. Yoksa yok olmaya mahkumdur. Depremlerle sarsılan ve elektrik kesintileri riskleri yaşayan Tokyo borsasında bu gibi işlem yapan borsa çalışanları, artık gece eve dönebilmek için çalışan tren olup olmayacağını, yarınki yağmurun radyoaktif olup olmayacağını bilmiyorlar. Ama bu işlemleri yapmak onların işi…

Kapitalizm, mali pazar, olmadan yaşayamaz. Dünyayı batırma tehlikesini içerse de kapitalizm bundan vazgeçemez. LO (18.03.2011)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2011  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 154 - 1 Nisan 2011  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?