Sinif Mucadelesi

Yüksek et fiyatı bahane!

Çarşamba 26 Mayıs 2010

Sanayinin gelişmesi, tarımla geçinenlerin şehirlere göçüne yol açmaktadır. Türkiye, 1980’den bu yana, nüfusun çoğunluğunun şehir merkezlerinde yaşadığı bir ülkedir. Bu bitmeyen göç nedeniyle, daha çok aile tarımı yapıldığı için tarım ve hayvancılıkta küçülmeye neden olurken, modern yöntemlerle tarım ve hayvancılığın yapıldığı büyük arazilerde ve işletmelerde ise verimlilik artıyor.

Uluslararası sermayeye eklemlenen, uluslararası pazara açılan Türk burjuvazisi ve iş ortakları, tarım ve hayvancılıkta söz sahibi olmak için hükümete baskı yapıyor. Sermaye çevrelerinin çıkarları çerçevesinde hareket eden hükümet, tarım ve hayvancılık politikalarını buna göre biçimlendiriyor.

Büyük meraların olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayanların geçim kaynağı büyük ölçüde tarım ve özellikle de hayvancılıktır. Kürt ulusal hareketinin silahlı mücadelesiyle birlikte devlet, önce hayvan meralarının kullanımını yasakladı. Köyler boşaltıldı. Hayvan sahipleri, çaresiz kalınca, varolan göçe eklendiler ve şehirlere yığıldılar. Böylece 1995’te küçükbaş hayvan sayısı 60 milyondan 30 milyona indi. Bununla paralel, kamu kurumu olan Et ve Balık Kurumu, ardından SEK (Süt Endüstrisi Kurumu), aynı işkolunda “Pınar” markasının sahibi olan Koç Holdinge, arsalarının fiyatı karşılığında adeta “armağan” edilerek özelleştirildi. Bundaki amaç küçük üreticinin payının fazla olduğu bu sektörde, devlet eliyle büyük üreticilerin pazardaki konumunu ve payını güçlendirmekti.

Bu tür düzenlemeler, “serbest piyasa” meraklısı büyük şirketler için her zaman yapılıyor. İthalat ve ihracata teşvik verilmesi, ya da tarım ve hayvancılık ürünlerinin ithalatının yasaklanması veya serbest bırakılması da budur. Böylece kısa bir zaman diliminde, Türkiye’deki et fiyatı, çevre ülkelerden yaklaşık yüzde 50 daha pahalı hale getirildi. Üstelik onlarda satın alma gücü Türkiye’den daha yüksek!

Hükümet, neden emekçilerin daha pahalı et yediğini sormuyor. Çünkü hükümetin bu soruna yaklaşımı, emekçilerin çıkarları yönünde değil, sermayenin kârının arttırılması yönünde. Başbakan sözde, “halkın ucuz et yemesi için” ithalat yapacaklarını açıkladı. Sonra da et fiyatı bir iki lira düşünce vazgeçildiği. İthalat yapılsaydı, amaç ucuz et değil, daha önce soya, mısır, sıvı yumurta ithalatındaki gibi veya oğlunun bir daha “gemicik” alması gibi olacaktı. Et fiyatının düşmesinin nedeni ithal edileceği söylenen 423 bin ton et değil. Çünkü bugün Türkiye’deki mevcut hayvan sayısı ihtiyaca cevap verecek miktarda. Sorunun nedeni, üreticiden nispeten ucuza alınan hayvanların yüksek kazanç için elde tutulup piyasa sürülmesidir. Perakende satışta marketlerin payının giderek arttığı, marketlerin artık doğrudan üreticiden alım yaptığı ve marketlerin de büyük sermayenin olduğu dikkate alınırsa işin ucu bağlanmış olur.

Hükümet isterse kısmı çözümler de üretebilir. Küçük üretici desteklenebilir, hatta çok daha basitçe kooperatifler kurularak hem köylülerin geçinmesi hem de şehirlere ucuz tarım ve hayvan ürünleri ulaştırılabilir. Böylece doğrudan satışla, toptancı tüccar veya her gün etiket değiştiren marketler aradan çıkar. Bu açılım dönemindi, yasak meraların açılması bile hayvancılığı geliştirecektir! Yem, gübre, mazot fiyatları uygun düzeye getirilip, fahiş KDV oranları kaldırılabilir. Tarımda çalışma koşulları iyileştirilip, tarım işçilerinin sigortalanması, insanca çalışıp barınması sağlanabilir. Bu ve benzeri birkaç önlem, tarımda çalışanları, üreticileri rahatlatıp şehirlerin ucuza ve yeterince beslenmesini sağlar. Ancak bu sektördeki sermayenin kârını düşmesine neden olur.

Hükümetin politikası, bunun gibi önerilere kapalı. Bu nedenle et ürünlerini çok daha fazla para vererek satın alıyoruz. Hükümetler, zorunda kalmadıkça sermayenin çıkarlarını gözeten politikalarını değiştirmeyecekler. (06.05.10)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 143 - 10 Mayıs 2010  Site yaşamını izle Siyasetin Gündemi   ?