Sinif Mucadelesi

«Balyoz» darbe planı, EMASYA protokolü, Ergenekon…

Perşembe 11 Şubat 2010

Aylarca Ergenekon gündemde tutulduktan sonra Taraf gazetesinin yayınladığı “Balyoz” darbe planı gündemde. 5 bin sayfalık planın içeriliğinin doğruluğunu denetim imkanımız yok. Açıklananlar arasında iki camiye bomba konulacağını, Yunanistan ile gerginlik yaratmak için bir savaş uçağının düşürüleceği, yüz binlerce muhalifin sahalara hapsedileceği yer alıyor.

Yaşadığımız kapitalist dünyadaki istinasız bütün ülkelerde, ordu ve devletin temel görevlerinden biri ve hatta en önemlisi, patronların sömürü düzenini ortadan kaldırmak için işçi sınıfının yapacağı girişim ve eylemlere karşı korumaktır. Tabii ki bunu, sömürülen, ezilen ve baskı altındaki emekçilere ve yoksul kitlelere kabul ettirebilmek için, istinasız bütün burjuva devletleri “vatan, millet, Sakarya” edebiyatları yapıyor.
Balyoz askeri darbe planında yer alanlar, (tamamen gerçek olamasa bile ki bu ispat edilememiştir) bu tür uygulamaların ve hatta çok daha feci olanları, özellikle 20’inci yüzyıl boyunca “planda” kalmayıp işçi sınıfına ve ezilen halklara karşı fiilen uygulanmıştır.

Örneğin Türkiye’de 1980 darbesinden sonra işçi sınıfına karşı yapılanlar, bir milyon insanın ölümüne, kitlelerin sefalete düşmesine, ülkenin harap olmasına yol açan Irak’a karşı yapılan savaşın en belirleyici “gerekçesi” Saddam Hüseyin rejiminin “dünyayı tehdit eden nükleer silahları” iddiası değil miydi?

Bütün bunların kocaman bir yalandan ibaret olduğunu bugün bütün dünya biliyor. Bu cinayetleri işleyenlerin birçoğu sağ ve hatta önemli bir kısmı koltuklarında oturmaya devam ediyor. Türkiye’de bölücülük iddiasıyla Kürt halkına karşı işlenen cinayetler, yapılan işkenceler, eziyet ve baskıların sorumluları biliniyor. Onlardan kim hesap soruyor?

Balyoz planında, sadece İstanbul’da 200 bin insanın tutuklanıp, stadyuma doldurulması planlanmış. Genelkurmay, “cami bombalamayız” deyip, güya planı kabul etmiyor ama 12 Eylül darbesinde, binlerce insan stadyumlarda toplanmış, 650 bini işkencede geçirilmiş, 2 milyona yakını hakkında soruşturma açılmıştı. Geçmişte yaşananlar, generallerin kendi toplumunu düşman olarak gördüğünü yeterince gösteriyor.

Türkiye dahil bütün ülkelerde medyanın, hükümetlerin ve genel kurmayların söylediği yalanları, yaptıkları manipülasyonların, döndürdüğü dolapların listesini çıkarmaya kalksak 5 bin değil 10 bin sayfa da yetmez!

Şimdi EMASYA protokolü gündemde. Başbakan, “iç tehdit bitecek, EMASYA kalkacak” diyor. EMASYA, 28 Şubatın ardından 7 Temmuz 1997’de Genelkurmay ile İçişleri Bakanlığı arasında imzalandı. Orduya, valilik talep etmese dahi, gerekli gördüğünde toplumsal olaylara, şehrin göbeğinde bile olsa, el koyma yetkisi veriyordu. Yani bir nevi sıkıyönetim veya darbe! Kime karşı?

Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye’de özellikle Avrupa Birliği’ne girme sürecinde belirli ilerlemelerden sonra büyük sermayenin önemli bir kesimi, orduyu kışlaya gönderip Batılı burjuvazi gibi her şeye kendi bildiği gibi hükmetmek istiyor. Ama böyle bir uygulamada askeri ve Kemalist sivil kesimin hem belirleyici konumu ve bununla birlikte de bir sürü ayrıcalığı bitecek!

İşte bu nedenlerden dolayı ne kendine “laik” diyen çevreler gerçekten dine karşı değil (okullarda din derslerini zorunlu kılan askeri yönetimdi) ne de “demokrasi havarisi” kesilen AKP hükümetinin ve hizmet ettiği burjuvazinin emekçiler ve yoksullar için demokrasi isteme diye bir dertleri var.

Tekel işçilerine karşı son yaklaşımlarını görmek bunu anlamaya yeterlidir. Evet, burjuva çerçevesinde bile atılan demokratik adımlar desteklenmeli. Ama kapalı gözlerle değil! (03.02.10)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 140 - 5 Şubat 2010  Site yaşamını izle Siyasetin Gündemi   ?