Sinif Mucadelesi

Çin, 1 Ekim 1949 : Sosyalist olmaktan çok milliyetçi olan bir devrimin zaferi

Pazar 15 Kasım 2009

Çin Komünist Partisi yöneticileri, 1 Ekim 1949 yılında, Cumhurbaşkanı Mao Ze Dung, Başbakanı da Çu En Lay olan Çin Cumhuriyeti’nin kurulduğunu açıkladılar. Çin Komünist Partisi tarafından büyük kentlerin ele geçirilmesi bütün 1949 yılına yayılmıştı. Çin Komünist Partisi 1949 yılının ocak ayında Pekin’e, nisanda Nankin’e, 15 Ekim de de Kanton’a girdi.

İlk hükümette komünist olmayanlar yer alıyor ve 1911’de başarısızlığa uğrayan burjuva devriminin yaşlı lideri Sun Yat Sen’in dul eşinin desteğini alan Çin Komünist Partisi bulunuyordu. 1954 de kabul edilen yeni Anayasa, Çin’i, “işçilerle köylülerin ittifakı üzerinde kurulan, işçi sınıfı tarafından yönetilen bir Demokratik Halk Cumhuriyeti” olarak sundu. Buna rağmen, bu devrimde en çok dikkati çeken, işçi sınıfının bir rol, en azından yönetici rol oynamaması oldu.

Buna rağmen Çin işçi sınıfı 1920 ile 1927 yılları arasında, 400 milyon nüfuslu ülkede 3 milyon işçi ile ilk sendikaları kurarak, demokratik özgürlükler için mücadele ederek, büyük emperyalist güçlerin her şeye el koymalarını reddederek, boykotları, grevleri, ayaklanma ve başkaldırıları arttırarak toplumun yönetimine aday olmuştu.

Ancak Çinli emekçiler, Komünist Enternasyonal’in Stalinci yönetimi tarafından deneyimsiz, genç bir komünist partiye dayatılan, Çan Kay Şek’in burjuva partisi Komintag ile sınıflar arası uzlaşma politikasının kurbanı oldular. Bu politika, on binlerce işçinin, sendikacının ve komünistin Çan Kay Şek’in birlikleri tarafından katledilmesine yol açtı. Mao gibi, katliamdan sağ kalan militanların çoğunluğu kırlara kaçtı. Burada «komünist» etiketini koruyan, ancak kentlerdeki işçi sınıfıyla bağını tamamen kaybedip, köylülüğe dayanan bir parti kurdular.

Bu çatışmadan kazanmış olarak çıkan Komintag, o ana kadar Çin’i aralarında paylaşmış olan savaş çığırtkanlarına kendini dayattı. Bu parti, büyük toprak sahiplerinin, ticari ve mali burjuvazinin çıkarlarını temsil ediyordu. Bu burjuvazi, mülkiyetinin büyük bir bölümünü, büyük emperyalist güçlere aracı olarak hizmet ederek elde ediyordu. Hepsinin, yoksul kitlelerin politik sahneye baskın yapması gibi ortak bir korkuları vardı.

Savaş sınavı

1931 yılında Mançurya’nın, daha sonra da Çin’in geri kalan kısmının Japonya tarafından yavaş yavaş işgali, Çan Kay Şek rejiminin kokuşmuşluğu ortaya koyacak ve Çin Komünist Partisine iktidar yolunu açacaktı.

Kırsal kesime sığınan Çin Komünist Partisi üyeleri, burada, «sovyetik» denilen geçici bir Cumhuriyet kurdular. Ancak, Komintag birliklerinin baskı ve şiddetinden kaçabilmek için, bir süre sonra ülkenin kuzeyinde bulunan çöl gibi ıssız ve dağlık taşra bölgelerine sığındılar. Bu, Mao’nun «kızıl ordu» diye isimlendirdiği, yani Çin Komünist Partisi tarafından harekete kazanılan köylülerin oluşturduğu köylü ordusu tarafından gerçekleştirilen Uzun Yürüyüş oldu.

Çin Komünist Partisi yöneticileri, şehirdeki emekçilerden uzaklaşmayı, kopuşu daha da arttıran üç yıllık uzun ve zor yürüyüş sonunda, Japon birliklerine karşı duydukları kin ve düşmanlığı ifade etmeye başladılar. Çin Komünist Partisi o zamana kadar, Komintag’ın baskıcı diktatörlük rejimini reddedip açığa vurmuştu. Bundan böyle, Komintag’a, Japonya’ya karşı savaşa girmesi için baskı yapma yükümlülüğünü üstleniyordu. Çünkü Komintang’ın dayandığı bankacılar ve büyük mülk sahipleri, işgalci Japonlara karşı savaşmada fazla istekli görünmüyorlardı. Daha çok, köylülerin sömürüsünün meyvelerini onlarla paylaşmak için uzlaşma yolunu arıyorlardı.

Xian kenti yakınlarındaki evinde dinlenmekte olan Çan Kay Şek, 1936 yılının aralık ayında, generallerinden biri tarafından, Japonya’ya karşı Çin Komünist Partisi ile birleşik cephe oluşturması için baskı yapmak üzere kaçırıldı. Sonuç olarak, Çin Komünist Partisi’nin Çu En Lay tarafından yönlendirilen bir delegasyonu anlaşma yaparak diktatörü serbest bıraktırdı. Çin Komünist Partisi’nin köylü ordusu, Çan Kay Şek’in ordusuna katıldı. Bu uzlaşma, aynı zamanda, Japonya’ya rakip olan, Japonya’nın bölgede yayılmasını frenlemek isteyen emperyalist güçleri de tatmin etti.

Yoksul köylüleri kendine çekmek isteyen Çin Komünist Partisi, kontrolü altındaki topraklarda bir toprak reformuna öncelik verdi. Büyük toprak sahiplerinin partisinin müttefikine dönüşen Çin Komünist Partisi, toprak reformunu sınırlamaya koyuldu. Artık, işgalci Japonlarla işbirliği yapan toprak sahiplerine saldırmak söz konusu değildi. Artık, rakibi Komintang ile aynı konumda, milliyetçilikte yer almış oluyordu. Çan Kay Şek’i etrafındaki yolsuzluğa batmış çevreyle olan farkı ise, ÇKP’nin militanlarının daha içten ve Japon birliklerine karşı üstlendikleri yükümlülüklerde daha gerçekçi olmalarıydı. Böylece işgale karşı mücadele etmek isteyen herkesi kendilerine çekiyorlardı.

Sekiz yıllık savaşın sonunda, 1945 yılında, Japonya yenildi ve Çin Komünist Partisi yöneticileri, Avrupa’da olduğu gibi, bir ulusal birlik hükümetinde yer almayı ümit ediyorlardı. Ancak Çan Kay Şek, Washington’un baskıları dahil bütün baskıları aşarak bu uzlaşmayı reddetti. ABD tarafından donatılmış ordusunun malzeme ve araç üstünlüğüyle güçlenmiş olan Çan Kay Şek, 1945 yılının sonunda Çin Komünist Partisi’ne karşı askeri saldırıya girişti.

Köylülerin devrimci enerjisi, Çin Komünist Partisi’nin iktidarı ele geçirmesini sağladı

Çin Komünist Partisi kazanmak için köylü kitlelerinin desteğine ihtiyacı olduğunu biliyordu. Bunun için, köylülerin toprak taleplerini hiçbir şekilde frenlememeye karar verdi. Bu, köylülerin devrimci enerjilerini özgürleştirdi, açığa çıkardı. Köy meclisleri, bölgesel ağaların yani büyük toprak sahiplerinin kaderlerinin ne olacağına karar verdiler. Böylece yüzyıllık feodalizme son verilmiş oldu. Kurtuluş, özgürleşme, zorla evlendirmelere ve kadınların ayaklarının küçük olması için bantlanması (sakatlanacak derecede biçim değiştirilmesi) gibi anlamsız ve mide bulandırıcı gelenek ve törelere son vererek kadınların koşullarında da iyileştirdi.

Çin Komünist Partisi, 1947 yılından itibaren avantajlı duruma geçti ve kentleri ele geçirmeye çalıştı. Kentlerdeki mülk sahiplerinin muhalefetini uyandıran radikal programı tarım devrimini tekrar uykuya yatırdı. Bu ise birçoğu kamp değiştirmiş olan Çan Kay Şek’in generalleri dahil, kentlerdeki soyluların, kent ileri gelenlerinin bir bölümüyle ittifak yapmasını sağladı.

Çan Kay Şek hükümeti, 1948 ile 1949 yılları arasında, kendi partisinin sosyal temelini oluşturan bir kesim de dahil kendisini savunanlar tarafından terk edilirken ve Çan Kay Şek kendisini bugünkü adı Tayvan olan Formoza adasında bulurken; Çin Komünist Partisi neredeyse hiç bir muhalefetle karşılaşmadan, mücadele etmeden büyük kentleri de ele geçirdi.

Çin Komünist Partisi, eski devlet aygıtını parçalamamak, aksine bir uzlaşma yolu bulmada çok büyük özen gösterdi. Böylece, çok kısa bir süre önce, Komuntag’la ortaklık yapan sorumlular, poliste, orduda ve yüksek devlet memurluklarında görev yapmaya, sorumluluklar üstlenmeye devam ettiler.

1911 ve 1927 yıllarından sonraki bu üçüncü Çin devrimi, eski rejimin bütün kalıntılarını süpürüp attı. Kırsal kesimdeki feodal ilişkilere son verdi. Çin’i birleştirdi ve bir süre için bile olsa, emperyalizmin pençelerinden kurtulmasını sağladı.

Ancak, Çin Komünist Partisi yöneticilerini en çok meşgul eden şey, insanlığın bütünüyle kapitalist sistemden kurtulması değil, Çin ekonomisinin özel mülkiyet haklarına saygı içinde gelişmesiydi. Ve işte bu nedenle, Çin Komünist Partisi’nin vaaz ettiği «yeni demokrasi», sanayi burjuvazisi dahil toplumun bütün sınıflarını kapsıyordu. Ve bu çerçeve içinde, işçi sınıfına ayrılan yer sadece, mümkün olduğunca az maliyetle, mümkün olduğunca çok çalışmaktı. Bir “işçi kontrolü” söz konusuydu ama işçiler toplantılara sadece üretimi arttırmak için fikirleri alınmak üzere davet ediliyorlardı. Son sözü ise her zaman şirketin şefi söylüyordu.

Daha sonra rejim, ABD tarafından soğuk savaş çerçevesinde dayatılan ekonomik abluka nedeniyle, eski mülk sahiplerine tazminat ödeyerek ekonomiyi devletleştirmeye yöneldi. Ancak burada yine kapitalizme son vermek değil, devlet olanaklarından yararlanarak, Çin ekonomisini kronik az gelişmişliğinden çıkarmak söz konusuydu. Çin devleti çeyrek asırdan, yani 25 yıldan beridir, emperyalist dünyaya yeniden girerek ve büyük özel sermayenin gelişmesini destekleyerek, farklı bir seçim yapma için zorlanmadı. Ve bunun maliyetini yine işçi sınıfıyla yoksul köylüler ödüyor.

1949 Çin devrimi, on yıldan fazla bir süre boyunca dünyayı sarsacak olan sömürge karşıtı mücadele dalgasının ilk dönemini damgalayarak, Üçüncü Dünya ülkelerinin milliyetçilerine, bütün bir dönem boyunca örnek oldu. LO (2.10.2009)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2009  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 137 - 6 Kasım 2009  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?