Sinif Mucadelesi

Yerel seçim, iktidar ve demokrasi

Pazar 15 Mart 2009

CHP İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı Kılıçdaroğlu Kadir Topbaş’a hitaben: “İnsanlarımızı resmen ahmak yerine koyuyor. Onlara dilenci muamelesi yapıyor. Bu hükümet insanlarımızı bir torba makarnaya muhtaç etti. Onurlarıyla oynadı. Biz halkımıza 600 TL yardım yapacağız” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun Topbaş ve AKP hakkında söylediği doğrudur. Ancak kendisinin de diğer bütün düzen partileri gibi aynı yaklaşımda olduğunun farkında bile değil! Onun önerdiği sadece daha büyük bir sadaka!

Bizler işçi sınıfının devrimcileri olarak emekçilerin ve dar gelirlilerin ne küçük ne de büyük sadakaya ihtiyacı olduğuna, sorunun sadece her şeyin insanların ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşan bir düzenle, yani emekçilerin ancak iktidara gelmesiyle olanaklı olduğu görüşündeyiz. Örneğin kapitalizmin tarihine kısa bir göz gezdirdiğimizde emekçilerin, yerel haklar dahil tüm temel haklarını sadece kitlesel mücadeleyle elde ettiklerini görüyoruz.

Fransız devrimi ve yerel haklar

1917 Rus devriminin dışında en büyük ve köklü sınıf devrimi 1789 Fransız devrimi oldu. 1789 yaz döneminde krala bağlı eski yerel yönetimler, kitlelerin eylemleriyle silip süpürüldü ve yerlerine devrimci belediye iktidarları getirildi.

Aralık 1789’da düzenlenen yasalar ile oluşturulan “Belediyeler Anayasası”, aslında fiilen gerçekleşen belediyeler devriminin resmileşmesiydi. Bütün yerel yönetim, yani 44 bin yönetim biriminin tamamı, büyükleri ne olursa olsun, en büyüğünden en küçüğüne halkın seçtiği bir muhtar ve meclis tarafından yönetiliyordu. Her yerel yönetimin yine halkın seçtiği bir silahlı ulusal birliği vardı.

Yerel yönetimler, devrim sürecinde harekete geçmiş kitlelerin oluşturduğu doğal bir güç idi ve devrimin farklı aşamalarında belirleyici bir görevi yerine getirdi. Engels’in deyimiyle “en büyük kaldıraç görevini yerini getirdiler”.

Burjuvazinin bütün iktidar organları açısından bakıldığında bugün de potansiyel olarak en demokratik olanlar yerel yönetimlerdir. Çünkü kitlelere en yakın olan ve en kolay denetlenebilir olmalarıdır.
Burjuvazi, bir sürü hakkı kırpmasına rağmen yine bazı demokratik yönleri sürüyor. Ancak en demokratik burjuva rejiminin bile emekçiler için sınırları ortadadır. Bu nedenle işçi sınıfı, burjuva demokrasisine karşı, Lenin’in deyimiyle “burjuva demokrasisinden milyon defa daha demokratik olan” işçi sınıfı demokrasisinden yanadır.

İlk işçi sınıfı iktidarı Paris Kömünü’nde demokrasi

Marks’ın da belirttiği gibi: “Paris Kömümü kentin farklı semtlerinde herkesin katıldığı seçimler yoluyla belirlenen temsilciler tarafından oluştu. Seçilenler sürekli kitle denetimi altındaydı ve her an görevlerinden alınabilirlerdi. Tabii, doğal olarak seçilenlerin çoğunluğu işçilerden veya işçi sınıfının güvendiği kişilerden oluşuyordu. Komün, sadece bir meclis değil, iş yapan, yani hem yürütme ve yasama organı idi. (...)
Komün’ün üyelerinden en alt kademelerde görev alanlara kadar herkesin kamu hizmetlerinde aldığı ücret, bir işçi ücreti kadardı. Devlet’in zirvesini oluşturanlar ile büyük bürokratların ortadan kaybolmaları ile birlikte sahip oldukları bütün ayrıcalıklar da yok oldu. Kamu hizmetleri, merkezi devletin ve özel çıkarların ayrıcalıklarını koruyan hizmetler olmaktan kurtarıldı. Yerel yönetim dahil, o güne kadar devletin elinde olan tüm yetkiler Komün’e devredildi. (...)

Komün’ün oluşturduğu ilk yasa burjuva ordusunu dağıtıp yerine kitlelerin silahlanmasını getirdi. (...)

Komün, iki büyük harcama kaynağı olan ordu ve devlet memurlarını iptal ederek bütün burjuva devrimlerinin sloganı olan ucuz bir hükümeti gerçekleştirdi”.

Burjuva yerel yönetimlerinde seçmenlerin, seçilenler üzerinde hiçbir denetimi yoktur. Adaylar seçildikten sonra, bir sonraki seçime kadar, yani yıllar boyu, ne gibi kararlar aldıkları, bu kararları nasıl aldıkları, kararlar gerçekten onları seçen kitlelere hizmet vermek için mi yoksa hakim sınıflar çıkarları için mi aldıkları konusunda kitlelere hiçbir hesap vermedikleri gibi hiçbir bilgilendirmede bulunmuyorlar.

Merkezi iktidar ile yerel iktidarlar arasındaki ilişkiler ise en eski medeniyetler kadar eskilere dayanan bir sorundur. Özellikle son dönemde yozlaşma çağını yaşayan burjuva iktidarı gerçekten demokratik yerel iktidarlar oluşturabilmekten yoksundur, çünkü hakimiyetini sürdürebilmek için merkezi devlet aygıtına bağımlıdır.

Rus devrimi örneği

Rus devrimini takip eden ilk yıllarda, yani devrim yozlaşmadan önce, işçi sınıfının nasıl merkezi bir yönetim oluştururken buna paralel olarak yerel seviyelerde nasıl kitlelerin geniş katılımını sağlayan bir demokrasiyi sağlayıp toplum faaliyetlerinin kitlelerle gerçekleşebileceğini somut olarak gösterdi.

Sovyetler, yani kitlelerin denetimi, emekçilerin geniş katılımıyla oluştu. Bolşeviklerin rolü sovyetleri oluşturmak olmadı. Ancak işçi sınıfının bütün ülke çapında iktidarı ele geçirmesinde belirleyi oldular. Lenin iktidarın ilk gününde emekçilere “bütün toplum hayatına sahip çıkmaları, yani artık bundan böyle sovyetlerin güçlü hükümet kurumlarını oluşturduğunu ve kararların artık onlara ait olduğunu” söyledi.

Sovyetlerin toprakları köylülere dağıttığı yasa konusunda Lenin “köylülerin bu sorunu bizlerden daha iyi çözebileceğine inanıyorum” ve konut krizi ile ilgili “emekçileri kendi yöntemlerini kullanarak boş konutlara el koyarak bu sorunu hiç kimseyi beklemeden kendilerinin çözmelerine” çağrıda bulundu.

Ocak 1918 tarihli bir İçişleri Halk Komiserliği’nin kararı “ sovyetler yerel iktidarları da oluşturuyorlar ve idari, ekonomik ve kültürel yetkililer sovyetlerin aldıkları kararları uygulamak zorundadır” diye belirtiyor.

Yine aynı karar, “ülkedeki bütün Sovyetler, kendi aralarında sıkı bağlar oluşturup, tamamen özerk temellere dayanarak merkezi iktidarın aldığı kararlarla uyumlu bir şekilde hareket etmelidir. Böylece Sovyetler Cumhuriyet’i ile tamamen uyumlu bir şekilde bütün kollarıyla homojen hareket eden bir aygıt oluşacak” diye belirtiyor.

Bizce işçi sınıfının gerçekten iktidarı ele geçirip kullanabilmesi için hem merkezi devlet aygıtını hem de yerel yönetimleri yönetme ve denetleme olanaklarına sahip olmalı.

Tabii ki işçi sınıfının iktidarı, en azından ekonomik gereklilikler nedeniyle, merkezileşmek zorundadır.

Demiryolları ağının veya hava taşımacılığının yerel bir şekilde sınırlı kalmasını kim savunabilir? Veya hava trafiğinin sadece yerel kalıp merkezi bir şekilde düzenlenmemesini kim savunabilir ki?

Sömürülenler bugünden başlayarak kendi kaderlerine sahip çıkmalı, örneğin milyonlarca insanın ya tamamen ya da kısmen işsiz kalmasında dolayı yaşanan facialara son verilmeli. Buna çözüm mevcut iktidarın alacağı bir karar veya yasadan kesinlikle gelemez ve gelemeyecek de. Tek çözüm, milyonlarca emekçinin bunu dayatmak için hareket geçmesiyle olabilir.

Burjuva yerel iktidarları da emekçilerin sorunlarını çözmek için veya gerçek bir demokrasiyi uygulamak için bir çözüm olamaz. Genel eyleme geçmiş emekçilerin oluşturacakları öz organları bu sorunları çözme olanaklarına sahiptir. (04.03.2009)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2009  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 129 - 6 Mart 2009  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?